Daha önce paylaşıldı mı bilemiyorum. Her okuduğumda beni etkileyen bir yazı. Biraz uzun fakat buna değer...
İyi okumalar...
Babam haylaz ve bazen biraz kaba denebilecek kadar soğuk bir adamdır.
Pek sohbetimiz olmamıştır. Dün geceye kadar. 30 yıllık büyüyü bozdu.
Hala heyecanlanıyorum söylediklerini düşündükçe.
Zeki Müren dinliyordu. Bir duble de rakı koymuş hafiften demleniyor. “Oo dedim üstadım bir tek de ben atayım.” Güldü. Gel dedi ki hayatta demez, tek içer hep nedense. Neyse oturdum karşısına.
“N’aber” dedim.
“İyi” dedi “düşünüyorum”.
“Ne oldu be” dedim.
“Anlatayım mı cidden?” dedi.
“Anlat” dedim.
Başladı:
Annenle tanışmamıştık o dönemler, ben sabahları işe gidiyorum akşamları da üniversiteye gidiyorum. Beş kuruş para yok, kiraydı oydu buydu derken çulsuzuz hep. Ama gururlu çocuklarız, kimseye eyvallahımız yoktu. Sigaramız birinci, muhabbetimiz zamanın gerçek alimleriyle medresede dönerdi, çemberlitaş'ta.
Gururluyuz dedim ama bazen o kadar da gururlu değildik aslında, ya da ben değildim.
İsmi Müjgan'dı. Bak tekrar söylüyorum, bir kadına koyulabilecek en güzel isim budur. Müjgan.
Müjgan'la tanıştıktan sonra babaannene yani anama sordum ismini değiştirmek ister misin senin ismin Müjgan olsun dedim. Çünkü dünyadaki en güzel varlık anamdır bu nedenle onun da ismi Müjgan olmalıdır. Kabul etmedi. Keşke sen kız olsaydın oğlum. Hayatımda kimsenin ismini Müjgan koyamadım.
Müjgan'ı nasıl anlatsam bilmiyorum, hala dört kadehe kadar başka şeyler düşünebiliyorum ama dört kadehten sonra her şey Müjgan oluveriyor.
Hanımeli çiçeğini bilir misin? Eğer bir sokakta hanımeli çiçeği varsa ta sokağın en başından alırsın kokusunu. İçindeki balının kokusu sarar sokağı. Yanına gidersin ki bir de güzel bir de narin.
Azcık kopartsan evine götürsen ne var korsun bir kavanozun içine, azcık da su koysan belki kök salar ama kök salmasa bile kokusu evi sarar.
Kıyamazsın, çünkü bahçedeyken balından arılar nasiplenir, kokusundan konu konu komşu, güzelliğinden de taze çiftler nasiplenir, izledikçe aşkları kabarır.
Ben yıllardır Müjgan'ı başka türlü tanımlamayı beceremedim. Hanımeli çiçeği gibiydi o, ne kopartıp alabildim ne de kokusundan vazgeçebildim.
Annen bu söylediklerimi duysa ne der bilmiyorum. 36 yıldır evliyiz dile kolay, ilk defa anlatıyorum bu hikayeyi birine, hiç anlatamam sanırdım. Müjgan bizim Emirgan'da ki komşumuzun kızıydı. Babası despot bir adamdı, ülkücü geçinirdi, biz de tatlı su solcusuyuz ama yine de laf söyletmiyoruz. Velhasıl görüşmemizi yasakladı.
Mektuplaştık az biraz, son mektubunda veda etti bana. Tekrar yazarsam babasıyla sorun yaşayacağını ama beni hiç unutmayacağını söyledi. Genciz, ateşliyiz dinlemedim Müjgan'ı. Daha ertesi gün kapısında beklemeye başladım, aman yarabbi hatunum salınıyor merdivenlerden, bir de öğlen güneşi vurmuş tam kapısının önüne, cildi bir parlıyor, gözleri hele, gözleri kahverengiydi ama yemin ederim masmavi.
Koştum, tuttum elinden. Göz göze geldik, tek kelime etmedi. Korunun oralarda bir kenara gittik, çöktük yere, dedim ki: Hayatta seninle birlikte olmaktan daha fazla dilediğim hiçbir şey yok, seni varlığımın her bir zerresiyle ayrı ayrı seviyorum, ne olur beni seninle olma, seninle yaşlanma saadetinden alıkoyma, yanında olmak dünyada kalan diğer tüm lezzetlerden yeğdir.
Ayağa kalktı,Nazım'ım olmaz dedi. Hakikaten olmaz, elimden gelmez, hiçbir şey daha söyleme. Gözümün nuru, hoşçakal dedi. Saçımdan öptü.
Saçımdan öpmeseydi belki daha iyiydi. Çünkü insan sadece gerçek sevdiğini saçından öper, içine çeke çeke öper. Nefesini bile unutmadım.
Oğlum, ondan sonraki hayatım, hayatımda kalan diğer her şeyi bu yaraya basmakla geçti, özür dilerim.
Sen oğlumsun, canımın yarısısın, bunları anlatmak içimde bir hüzün doğuruyor, suçlu hissediyorum kendimi. Ama böyle oldu işte. Belki şaşıracaksın, neymiş bu Nazım'ın kalbi diyeceksin ama hala özlüyorum biliyor musun? Koskoca okyanuslarda kaptanlık yaptım, 7 iklim 4 kıta gördüm, o görkemli kocaman denizlerde boğulmuyor da bir kaşık Müjgan'da boğuluyor işte insan.
Üzülme, gel içelim, bu kadehi de Müjgan'ın kirpiklerine içelim, ki o kirpikler asla rastgele dizilmiş olamazlar.
Müjgan'a..
**
Konuşamadım. Öyle babama baktım. Gözleri hafif nemli, gülmeye çalıştı ama ağlamaya hazırlanan bir yüzün gülmeye çalışmasının yarattığı o kambur gülümseme ne ona ne de bana yetti. İkimizin de canı ağzımıza geldi.
Öptüm saçından odama gittim, hala odamdayım. Adam annesinin ismini Müjgan koymaya çalışmış. Benim hayata dair söyleyeceklerim o an bitti zaten.
Saçınızdan öptüm.
Oğuzhan Canım - Kafa Dergisi - Mart 2015
Hi! I am a robot. I just upvoted you! I found similar content that readers might be interested in:
https://eksisozluk.com/entry/48100114
Congratulations @webnolog! You received a personal award!
You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
Do not miss the last post from @steemitboard:
Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!