2008 Mortgage krizinden sonra ABD’de tüketim, enflasyon ve faizler gerilemişti. Sınırsız dolar basma yetkisine sahip FED 2008 yılının 3. çeyreğinden itibaren piyasada şirket ve bankaların batık tahvillerini alarak, yani piyasaya dolar pompalayarak kısaca tüketimi arttırmayı, enflasyon oluşturmayı ve faizleri yukarı çekmeye çalıştı. ABD’de bollaşmaya başlayan dolar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere doğru aktı. Bu süreçte Türkiye’ye gelen ucuzdolar ile tüketim, ithalata dayalı büyüme, düşük faizle borçlanma gibi unsurlar aşırı derecede artış gösterdi. Bir nevi 10 yıl sonra yapacağımız harcamaları o zamanlarda yaptık.
2014 yılı sonlarına doğru FED tahvil alımını sonlandırdı ve dünyada bollaşan doları ABD’ye çekmek için kademeli olarak faizleri arttırmaya başladı. Bu durum gelişmekte olan ülkeler için düşük maliyetli doların sonu oldu ve bu ülkeler ekonomik olarak sıkıntılı döneme girmeye başladılar. Bundan en çok etkilenen ülkelerden biri Türkiye oldu. Çünkü Türkiye tüketim ve ithalata dayalı büyüyen, tasarrufu düşük olan bir ülkedir. Bu tür ekonomik modelde üretim için borç paraya, dövize ihtiyaç duyulur. Bu da ülkeden çıkan döviz miktarının ülkeye giren döviz miktarından fazla olmasına sebep olur. Yani Türkiye cari açığını arttırmadan büyeyemiyor, artan cari açık da enflasyona, enflasyon da TL’nin değer kaybetmesine; bir başka deyişle doların ve diğer yabancı paraların TL karşısında değer kazanmasına neden oluyor.
FED’in faiz arttırımları, cari açık, enflasyon ve dış borcun yanı sıra Türkiye’nin yanı başında devam eden Suriye sorunu, bununla bağlantılı iç ve dış terör sorunu, 3 yıl içinde yapılan 3 seçim ve 1 referandum; darbe girişimi ve 2 yıldır devam eden OHAL, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, Merkez Bankası'nın tam bağımsız olamaması nedeniyle piyasaya müdahelelerde geç kalması, kredi derecelendirme kuruluşlarının not düşürmesi ve bunların neticesinde yabancı yatırımcının ülkeden çıkması.
Ne Yapılmalı?
Öncelikle yabancı yatırımcıya/sermayeye ihtiyacımız var. Bu nedenle Türkiye'nin demokratik ve hukukun üstünlüğünün olduğu, Merkez Bankası ve diğer ekonomik kamu kurumlarının bağımsız çalışıp kararlar aldığı bir ülke olduğunu gösterip güven vermeliyiz. Güven verirseniz yabancı, parasını size yatırır. Zaten yüksek faiz oranı var (yetmez) ve düşük değerlenmiş borsa kağıtlarınız var. Yabancı yüksek kurdan dövizini bozar ülkeye sokar. Sonra Merkez Bankası'nın faiz arttırması gerekiyor; çünkü yüksek enflasyon nedeniyle reel faiz getirisinin negatife dönme riski var. Bu yerli/yabancı yatırımcı için olumsuz bir durumdur. Faiz arttırımı ülkeye ek sermaye çekecek ve kurların daha da düşmesini sağlayacaktır. Ülkeye giren sermaye ile orta vadeli bir program hazırlanarak kamu bankaları, kobi ve esnafı destekleyen kuruluşlar ile imalatçı ve ihracatçı firmalar başta olmak üzere sektörel ve bölgesel bazlı, üretimi arttıcı yeni bir destek planı yapılmalıdır.
Şu saçma sapan et, soğan, patates ithalini felan kesmeliyiz. Biz tarım ülkesiyiz, kendimiz üretmeliyiz, gıda ürünlerini ithal edip dövizi bunlara harcamak son derece saçma, zaten enerji ithalatı için yeterince döviz harcıyoruz.
Son olarak halkımızın çoğunluğu bu konuda bilinçsizdir. Dolardaki artışın sonuçlarının nereye geleceğini bileni bırakın bizim dolarla ne işimiz var ki diyen komşularım var. Buna, ben her zaman 50 liralık benzin alıyorum diyeni ve 100 dolar bozdurdum 2 gün önce 480 TL'idi şimdi 485 TL oldu, TL değer kazanmış diyenleri de ekleyebiliriz.