Ve Gülümsedi / And She Smiled |Türkçe, English|

in #tr7 years ago (edited)

[TR]

Üzerimde güvenlik üniforması, elimde içi üç bira ile doldurulmuş siyah bir torba, ağzımda tüten uzun L&M ile iki gündür sokak lambaları çalışmayan karanlık mahallemden adım adım evime doğru ilerliyordum. Köpek uluması ile beraber
saatimi kontrol ettim, ikiyi beş geçiyordu. Sigaramı ağzımdan attım ve komşuları rahatsız etmemek için bir hırsız gibi sessiz sakin demir kapıyı açıp apartmandan içeri girdim. Işık otomatına basıp zemin kata yavaş adımlarla indim. Yine anahtarı evde
unuttuğumu fark ettim ve bu yüzden kapıyı tekmelemek zorunda kalacaktım. Çürümeye yüz tutmuş kapıyı kısa bir gürültü eşliğinde tekmeleyerek açtım ve içeri girdim. Kapı bu durumdan hep şikayetçiydi. Kapının bu denli bir şikayeti var ise, ev
sahibimin her o kapıyla yüzleşmesindeki öfkesini anlatmama gerek yoktur herhalde.

Evde çok ağır bir koku vardı, sigara dumanları adeta duvarları yalıyordu. Bu kokuya daha nicelerini katmak için bir sigara daha ateşe verdim. Daha sonra yeni aldığım biraları dolaba koydum ve içeri geçtiğimde masanın üzerinde duran boş bira
şişesini kafama diktim. Halk arasında sidik diye tabir ettiğimiz son yudum birayı tereddüt etmeden mideme yuvarladım. Bir insanı biradan soğutmaya yetecek son damla bira benim için sanki her gün almam gereken bir öğün gibiydi. Dolaptan yeni
bira almaktansa, her gün bir önceki geceden kalan birayı kafama dikiyordum. Çünkü; bu beni mutlu ediyordu. Çünkü; bana göre her şeyin bir değeri, bir kıymeti vardı. Karşımda duran hiç bir şeyi reddetme lüksüm yoktu.

Bilgisayarın açma tuşuna bastım ve karşısına oturdum. Aklıma bugün iddia karşılığında kaybettiğim yirmi lira geldi. Gece nöbetini devralan Niyazi ile iddiaya girmiştim. Ben, Neşe Hanım’ın bugün pantolon giydiğini iddia ettim, Niyazi ise etek
giydiğini iddia etti. Neşe hanım, etek giymişti ve o etek benim cebindeki yirmilikten etmişti. Bunun burukluğu ile Facebook adresimi açtım. Dün gece yaklaşık yirmi kadına yolladığım arkadaşlık isteklerinin geri dönüşlerini kontrol ettim. İçlerinden
sadece biri kabul etmişti. Bu benim için yetersiz bir istatistikti. Biraz kurcaladıktan sonra, on beş kişiye daha arkadaşlık isteği göndermek istedim ama arkadaşlık isteği gönderme yasağı geldiğini fark ettim. Daha sonra üzerimdeki üniformaları çıkarttım
ve mutfakta kendime ekmek arası bir şeyler hazırlayıp dolaptan bir bira aldım. Üçlü koltuğuma uzanıp televizyonu açtım ve bira eşliğinde ekmeğimi yemeye başladım.

...

Öğlen saatine doğru telefonumun alarm sesi ile uyandım. Üzerime üniformalarını giyip evden dışarı adımımı attım. Binadan çıkarken üst kattaki komşunun bağırış sesleri kulağımda yankılandı. Adam karısına bağırıp küfürler ediyordu. Seslerden
dolayı balkona çıkan mahalle sakinleri ise büyük bir titizlikle onları dinliyordu. Olayın nasıl sonuçlanacağını bildikleri için sadece olayın akışına şahit olmak adına kulaklarını o tarafa doğru veriyorlardı. Çünkü bu duruma alışıklardı. Nasıl olsa adam dediğin karısını hem döver, hem söver! İşte bu adamlar, eli ile sikini tuttuğu zaman erkek olduğunu anlayan adamlardır.

Sigaramı yakıp yoluma devam ettim. Durakta otobüsü beklerken yan tarafta ki büfeden "Kafa" dergisi aldım. Bu ay Emrah Serbes’ in güzel bir hikaye yazdığını duymuştum. Otobüse bindikten sonra orta kapının yanındaki korkuluklara sırtımı
dayayarak Emrah Serbes’in hikayesini okumaya başladım. Otobüs bir sonraki durakta kırmızı ayakkabılı genç bir kız ve yaklaşık yüz otuz kiloluk bir kadını aldı. Önlü arkalı boş iki koltuğa oturdular. Yüz otuz kiloluk kadın, kırmızı ayakkabılı genç
kızın annesiydi. Kız sanırım biraz rahatsızdı. Yol boyunca yüksek sesle annesine saatin kaç olduğunu sordu, annesi ise her seferinde bağırdı. "Ne yapacaksın sen saati?", "Bir sus be." gibi cümleler kurup saati söyleme zahmetinde bulunmadı. O
an, saatime baktım ve kıza söylemek istedim. Durum canımı o kadar çok sıkmıştı ki kendimde bu davranışı sergileyecek morali bulamadım.

Yol yirmi dakika kadar sürdü. Okuduğum hikayeyi bitiremedim. Son durağa gelene kadar otobüsten inmeyen anne ve kıza odaklandım. Otobüs son durağa geldi. Anne ve kızın arkasından indim ve caddenin karşısına geçmek için ışıkların yanmasını
bekledim. Kırmızı ayakkabılı kız, yol boyunca yaklaşık beş defa sorduğu soruyu tekrar yüz otuz kiloluk annesine sordu. Anne kızın elini çekiştirerek yine öfkelendi. Kız annesi tarafından sürekli olumsuz tavırlarla karşılanmıştı ama yüzü hiç
asılmamıştı. Hep gülümsüyordu, bu beni de azda olsa tebessüm ettiriyordu. Bir anda yüz otuz kiloluk anne ışığın yanmasını beklemeden yola atladı. Hızla gelen bir araba kalçasına çarptı ve kadın yere yığıldı. Herkes bir telaşla kadının başına toplandı. Kızı ise annesini başında ağlamaya başladı. Kızın ağladığını görünce bende yanlarına doğru gittim. Yerde yatan kadına baktım, bir problem yok gibi gözüküyordu. Daha sonra kızın omuzunu tutup "Merak etme annene bir şey olmayacak. Ağlama lütfen."
dedim. Kız benden korktu ve daha çok çığlık atarcasına ağlamaya başladı. O an saatime baktım ve kızın elini tutup "Saat, ikiyi beş geçiyor." dedim. Kız ağlamayı bıraktı ve gülümsedi. Aynı zamanda bende gülümsedim. Benim için o an yaşayan
her insan gülümsemeyi hak ediyordu.

[EN]

I was walking on my dark street, wearing security uniform, carrying three bottles of beers, smoking L&M. I checked my watch, while a dog was barking, it was five past two. I threw the cigarette and silently got in to my apartment as a thief because I didnt want to wake my neighbours up. I turned on the lights and went down the stairs slowly. I remembered that I forgot my keys at home, so I had to kick the door to open. It has been happening a lot and my door wasnt happy about it. dont start with
the my landlord because of that door.

There was a heavy smell in the house, cigarette smoke was everywhere. I wanted to increase the smell, so I lighted up one more. Put the beers refrigerator and drank the one beer which left from the yesterday, and tasted like piss. But ı didnt hesitate to drink it. İt was like my meal that I have to take. I was always doing that instead of drink new one because this was making me happy. Because everything has worth for me. I couldnt reject anything in front of me.

I opened the computer, suddenly I thought that I lost twenty liras on bet with my security friend Niyazi who took over the my shift. I bet, Mrs. Nese wore pants and he bet skirt. and finally she was wearing skirt so he won my twenty liras. While I was thinking that, I opened Facebook. I added more than twenty women as a friend, I was wondering how many of them accepted me. just one! that was unacceptable for me. after that, I wanted to add fifteen more women but Facebook blocked me to
do that. I changed clothes and took beer and made a sandwich for myself. turned on the TV, while I was eating and drinking.
I woke up with alarm at noon. I wore my security uniform and left from the apartment. While I was getting out, my neighbour shouted his wife. and all people near the aparment were listening them. They were used to it because it was always happening. he was beating his wife. Man can beat and swore his wife Thats fucking world. These shitting man are nothing than the assholes.

While I was waiting for the bus, I bought the Kafa caricature maganize. I heard the Emrah Serbes wrote a great story this month. I got on the bus and leaned a pipe and read the Emrah Serbes story. In the next station, a girl who wore red shoes and her 130kg mom got on the bus. I thought the girl was sick. she asked the time continuisly. Every time she asked, every time her moms yelled at her "What the hell will you do with the time!" "Shut up!" and she didnt tell the girl what the time was. I wanted to tell her but I was upset so I couldnt tell the time to that girl.

Our trip was about 20 mins. I didnt end the story which I read because I focused the girl and her mom. In the last station, we got off the bus. we went accross the street, while we were walking, she kept on asking the time. and she didnt get response her mom. but she wasnt upset, she was smiling interestingly. and this made me smile. In that moment, a car hit the mom and she lied down on the road. Everybody run at her. Her daughter was crying beside her. I checked on mom and she seems ok. I touched the girl shoulder and said it is gonna be ok, she is fine, please dont cry. but she was afraid of me and she screamed. I looked at my watch and said it is five past two. Suddenly, she stop crying and smiled at me. and I smiled at her. For me, everybody deserved to smile.

Sort:  

I upvoted this post please visit my account

Bu yazına küçük bir eleştiri getirmek istiyorum.
Kahramanın fiilen yaptıklarını çok fazla arka arkaya sıralamışsın, yani betimleme neredeyse hiç yok hep fiili, özellikle kahramanın sesınden -di-li geçmiş zamanla anlatmak çok zordur..bu kadar hızlı ilerleyen bir hikaye hem seni hem okuyucu çok yorar...