Meseleleri Mesele Etmezseniz Ortada Mesele Kalmaz ;) [Cointurk 19. Projesi] - {sefasevika#3847}

in #tr7 years ago (edited)

Halkı kandırma sanatı diye adlandırılan siyaset bilimciğinin başarılı figüranlarından Süleyman Demirel 'in oldukça sinsi bir aforizması olan meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz söylemi giriş olsun ki kendimize dair alacağımız mesajı önceden kapmış olalım.

Varoluşsal (ruh diyek) ve maddi (dünya hayatı diyek) ayrımı olmaksızın şu aleme geldik geleli sorunlar ile iç içe olma zorunluluğumuz var. Sorunlarla beraber başlayan süreç ile vücut tepkime haline girince başlayan stres halini 19.projenin konusu gereği biraz irdeleyelim. Steemit 'te halen istediğim kafayla yazamıyorum o da ayrı mesele ama yine bi deneyeyim.

Varoluşsal stres: kimim? sorusunu etraflıca düşünmek bile stresin tillahını yaşatabiliyor. Buna dair çözüm var mı? Maddi kaygılar ile oluşan strese verilebilecek çözümler haricinde pek yok :) Felsefe yapmanın zamanı ve yeri de değil -saat 03.40 ve steemit 'te yazıyorum- o yüzden fiziksel ile yetinelim.

Fiziksel stres: bulunduğun yerden yaşına, ekonomik durumundan kültürüne, cinsiyetinden saat kaçta uyanman gerektiğine kadar değişiklik gösterebiliyor. Kendi adıma stresi yaşamımdan çıkarmış gibiyim. O yüzden içimdeki olayların dışına çıkıp dışımdaki olayları ele alacağım. Çok zor vakitler geçirdiğini biliyorum dost. Bazen çöpün yanında duran köpekcik, bazen arkandan gelen kapşonlu bi eleman, bazen sağa sola küfürler savuran şoför Faik amca, bazen gazetenin üçüncü sayfasında okuduğun bir haberde tanıdık gelen bir sima, bazen Haneke 'nin filmlerinden içine işleyen bir sahne, bazen tavanda gezen tatlış örümcek, bazen saatlerce araştırdıktan sonra yine saatlerce vakit ayırarak hazırladığın salataya fazladan attığın tuz, bazen çevirisi berbat olan bir Kant klasiği, bazen derisi güneşten dolayı rengarenk yansımalarla kaplı olan ve gözünü sana diktiğini varsaydığın siyah gözlü bir yılan, bazen demlikte kalan son bir bardaklık çay, bazen zorla okutturulan bir şarkı, bazen katledilen bir fok balığının derisinin fabrikada çalışan 3 çocuk babası Tarık tarafından ustaca işlenmesiyle AVM 'ye yollanan ve makyaj parasını çıkartabilmek için yarı zamanlı çalışmak zorunda olan Zeynep tarafından sana çok yakıştığı söylenilen ama yakışıp yakışmadığına emin olamadığın kürk, bazen siyasi bir partinin hediye diye dağıttığı kalem ile ay sonunu getirebilmek için Musa 'nın kağıtlara çizdiği rakamlar, bazen Remzi 'nin üzerinde büyük duran ama başka bir tane alacak parası olmadığı için çıkartamadığı pantolon, bazen Tuna 'nın nöbet kulübesinde G3 'e sarılmış iken aklına gelen annesi, bazen geberene kadar para kazandırması için kapana kıstırılmaya çalışılan bir yunus balığının çığlığı, bazen Jiyan 'ın dicle nehrinin karşısında kalaşnikof 'a sarılmış iken aklına gelen annesi, bazen yaya geçidinde durduğunda Görkem 'in karşısında beliren binbir tane robotik surat, bazen tipinde olağana karşı bir durum sezen ve kontrol için kimliğini isteyen onurlu bir simit satıcısı...
Stresi yaşatabilecek ihtimaller saymakla biter mi? Peki bu ihtimalleri yaşayanların streslerinin çok ötesini yaşayacak analar biter mi? Ölüm toplasa da çiçekleri, çiçekte tohum biter mi?

Her bir ihtimal bir başkasının derdi. O derdi yaşayan haricinde kalan herkese anlamsız/önemsiz gelen dertler bunlar. Kendime dair gelişen olaylarda pek fazla -neredeyse hiç- stres yaşamıyorum. Ama dışsal olaylar beni genelde etkiliyor.



Araya bi fotoğraf koyup duraksamak için kaçamak yaptım, galiba susma vaktim geldi. Yazı çok başka yerlere gidecek. Bi süre daha yazmamak için direnmece oynamam lazım.
Benim tam burada spordan, bilgisayar oyunlarından, vur patlasın çal oynasınlara geçiş yapma vaktim gelmeli oysa ki... Stres bu şekilde atılıyordu değil mi? :) Yani öyle bilindik önerilerim olamayacak. Uyguladığım birkaç şeyi yazayım, aradan belki güzel bişiler yakalarsınız.

Meditasyon. Zihniniz ile barışık hale gelip düşünceleri kontrol altına almayı başarabilirseniz beynin ürettiği sorunlara sorun gözüyle bakmamaya başlayabilirsiniz. Özü itibariyle zihni susturmayı amaçlayan bu kadim uygulama ile içinize yönelebilirsiniz. Bu içe yönelme haliyle dıştan bağımsız olun demiyorum, hatta dışta gelişen olaylara kayıtsız kalmayın. Bu arada küçük bi uyarı yapasım da geldi. Mevzuyu din noktasına çekmek istemiyorum. İstersen hayvan barınağında gönüllü olarak kalıp gece boyunca yaptığın güzel şeyleri düşün, istersen çile uygulamasını (I) yap, istersen ardıç ile tütsüleme (II) yap, istersen teveccüh -bence aracısız olmalı- uygulamasını (III) yap. Yöntemin ne olursa olsun, fiziksel anlamda da ruhsal anlamda da varoluşunun hiçbir zerresini başka birisine kiraya vermeden özgür kalarak içine yönel.



Zihinsel süreç açısından biraz farklı yerde durabilmişseniz aşağıdaki 2 öneri olayın bilimsel yönü açısından işinize yarayabilir.

  • Stres ile barışın

Psikolog Kelly McGonigal 'in TED sunumunda anlattıkları benim bu olaya bakış açımla çok örtüşüyor. O yüzden özetle konuştuklarını yazayım, detaylı incelemek isteyen olursa aşağıya linki (IV) bırakacağım. Amerika 'da bir ekip stres üzerine araştırma yapıyor. Yapılan araştırma sonucunda stresin kötü bir şey olduğunu düşünenlerin stresten daha fazla etkilendiği sonucunu çıkarıyor. Ölüm oranlarına bakıldığında da stres kötü bir şey ve beni negatif anlamda etkiliyor diyenlerin ölüm oranının daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. Stresin varlığını kabul edip stres ile çatışma içerisinde olmayanlarda ise ölüm oranının en az olduğu anlaşılıyor. 2014 yılının verilerine göre ABD 'de ölüm nedeni olarak 15.sırada stres bulunuyor. Bu sıralama cinayet, deri kanseri, AIDS gibi sıkça rastlanan ölüm sebepleri ile devam eden bir liste... Yani stresten ölen kişi sayısı bu bilindik sebeplerden ötürü ölenlerden daha fazla olduğu görülüyor.

Biraz daha meseleyi irdeleyip kuantuma, çekim yasasına(V) falan da girebiliriz. Mevzu aynı ilerliyor aslında, bir olay sizin algınızda nasıl ise yaşamınızda size dönüşü aynı frekansta oluyor. Yani siz x 'i zararlı kabul eder ve kendinizden uzak durmasını düşünüp durursanız x tepki doğurur ve etki-tepki perspektifi ile size kötü x olarak uğramak için fırsat kollar.

  • Yardımlaşın!

Yine yukarıdaki videoda buna da değinmiş. Ben de bu konuda hemfikirim. Toplumda sarılma hormonu olarak adlandırılan oksitosin(VI) şifa kaynağı bir hormon ve bu hormon sarılmaktan ziyade başkalarıyla bağ kurabildiğiniz zaman salgılanıyor. Bu bağı kurabilmenin en güzel yolu ise yardımlaşmak. Birisiyle herhangi bir mevzuda yardımlaşırsanız vücut hemen bu hormonu salgılamaya başlıyor. Bu hormonu salgılamaya başladığınızda ise kalbinizdeki hücrelerin yenilenmesinden tutun da beyninizdeki o bıkkınlık yaratan hissi kapsayıp gevşemenizi sağlamasına kadar birçok güzel yönü var. O yüzden bedel beklemeksizin yardım ettiğiniz an hem vücudunuz hem de ruhunuz stresten uzak bir hâl alacaktır.



Bütün bunlardan sonra bir sonraki projenin konusu için sosyal sorumluluk projelerini önermez isem olmaz :)

@kusadasi ekibine topluluk için yaptıklarından dolayı teşekkür etmezsem olmaz. Eksik veya yanlış olan noktalar olsa bile güzel işlerinizi atlamak olmaz, çok uğraşıyorsunuz gerçekten, bu olaya emek veren her bir ekip üyesini takdir ediyorum. Umarım hep güzel işler yaparsınız.

Dipnotlar:
(I) Çile için bknz
(II) Ardıç Tütsüleme için bknz
(III) Teveccüh için bknz
(IV) Kelly McGonigal 'in TED videosu için bknz
(V) Çekim Yasası için bknz
(VI) Oksitosin için bknz

Görseller: 1 - 2 - 3 - 4