Yıllar öncesinde bir müşterim ile konuşurken ‘benim patronum sensin İbrahim abi’ demiştim.
Yıllar geçti benim patronum hala İbrahim abi ve diğer müşterilerimiz.
Perakende matematiğinde ve diğer bütün ticari kombinasyonlarda bu böyledir.
Müşteri varsa siz varsınız.Müşteri yoksa biz yokuz.Bu işin en kolay formülü bu.
Yapacağımız işin merkezinde her zaman müşteri vardır.
Müşteriyi anlamanın en kolay yolu da empati yapmaktadır.
Çünkü bizde birbirimizin müşterisiyiz.
Bu işin aslında tek bir sırrı ve önemi var.
Müşterini ailen gibi görebilmek.
O zaman bütün her şey senin yönetebildiğin bir iş oluyor.
Hedef sadece bir ürün veya mal satıp oradan ticari bir menfaat sağlamak değil.
Bu olduğu zaman zaten müşteri seni diğerleri gibi görüyor ve sende sıradan bir satıcı haline geliyorsun.
İşte burada da diğerlerinden seni ayırması için sende olması gereken bir özellik daha var.
Samimiyet!
Müşteri senin samimiyetine ve senin ona vereceğin güveni anladıktan sonra o müşteri ile ömür boyu ticaret yapabilirsin.
Çünkü o bilir ki…
Sen onu bir menfaat veya bir çıkar uğruna satmayacak, kazıklamayacaksın.
Bu bağlılığı ve güveni yakalayamayan bütün şirketler ellerindeki müşteriyi kaybetmeye mahkumdur.
Müşteri eski bildiğimiz müşteri değil.
Kuşaklar değişiyor,insanlar değişiyor,dünya değişiyor.
Bundan 40 sene önce yağ kuyruğunda bekleyen müşteri artık yok.
Kasada 40 saniye beklemeyen müşteri var artık.
Her müşterinin ayrı bir önem arz ettiği bir dönem var artık.
Dengeleri buna göre kurmalı,kartları buna göre oynama zamanı.
Ne istediğini gözünden anladığınız,surat ifadesinden ruhsal durumunu betimlediğiniz bir analiz lazım artık.
Bunları da yapabilmek için her şeyden önce o müşteriyi sevmek lazım.
Çayına kaç şeker attığını bilmiyorsan,sen o müşteriyi tanımamışsın demektir.
Ve bütün ticaret ve samimiyet aslında bir çay ile başlar…
Saygılarımla...