Aniden işyerimizin kapısı açılmıştı.Kısa boylu 40 yada 45 yaşlarında giyim kuşamına bakılınca halı vakti yerinde bir adam girdi içeriye.
-"Yetkili biriyle görüşebilir miyim?"
Mustafa beyi işaret etti bir arkadaşım.Bir kaç dakika Mustafa beyle birşeyler konuşup hızlı adımlarla dışarı çıktılar.
Bir müddet sonra Mustafa bey geri geldi.
-"Arkadaşlar herkes işini bırakıp bir dakika beni dinleyebilir mi?"
Herkes işini bıraktı ve pür dikkat kesildik.Önemli bir mevzu olmalıydı.Gelen adamı içimizde tanıyan yoktu.Gerçi bu gayet normal bir durumdu çünki iş yerimiz buraya taşınalı daha iki gün olmuştu.
"Aramızda hayvan seven var mı?"
Herkes birbiriyle bakıştı bu soru karşısında.Kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra hemen hemen herkes tabiki seviyoruz anlamında birşeyler söyledi.
Mustafa bey konuşmasına devam ederek duruma açıklık getirmeye çalıştı.Aşağı katta ki komşumuz yeni doğum yapmış bir sokak kedisini besliyor.Yavru kedinin herhalde bir sıkıntısı var ki sabahtan beri acı acı miyavlıyormuş.Onu annesinin yanından alıp veterinere götürebilecek biri var mı aramızda?
Herkes bir şekilde hayvan sever, fakat onu annesinin yanından almak o başka birşey.Tabi gidip bakanlarımız annesinin yanından almak için uğraşanlarımız olmadı değil oldu.Fakat pek bir başarıda sağlanmış değildi.
Ben bu konuşmaları biraz uzaktan oturduğum yerden sessiz sakin dinliyordum.Gidenler döndü.Aslında aşağıya inmek o yavruya yardım etmek istiyordum fakat rahatsızlığım dolayısıyla hareketlerim biraz kısıtlanmış durumdaydı.Bu arada ben kronik zona hastasıyım bel kısmında tarifi imkansız ağrıları atlatmış olmama ve işe geri dönmeme rağmen hafif olan ağrılarımında ufak bir zorlamayla tekrar eski haline dönebileceğini de biliyorum.
Yaklaşık yarım saat sonra Mustafa bey yanıma geldi ve kedi meselesi hakkında konuşma fırsatımız oldu.
-"Neden kendisi götürmüyor kediyi veterinere?"
-"Kendisi hayvanlara dokunamıyormuş."
-"İlginç dokunamadığı hayvanı besleyebiliyor."
-"Annesini az daha araba eziyormuş.Oda çevredeki insanlara rica etmiş apartmana aldırtmış hayvanı.Hamileyken dışarıda kalsın istememiş.Hala iyi insanlar var etrafta."dedi ve sustu.
-"Yalnız yavrunun canı fena yanıyor.Sürekli acı acı miyavlıyor.Annesi başında kimseye el sürdürmedi."
-"Aslında gidip bakmak ve yapabileceğim birşey varsa yapmak isterim.Fakat korkuyorum o kadar merdiveni in tekrar çık bu beni yorabilir."
Bir on dakikalık sessizlikten sonra alt kattaki iş yeri sahibi tekrar geldi.
-"Onu annesinin yanından alabilecek kimseyi bulamadım.Bari veterineri buraya getireyim."
Bu tanımadığım adamın dokunamadığı bir hayvana duydugu bu sevgi beni çok etkilemişti.Mustafa beyle konuşmalarının arasına girip
-"Bu kediye bir de ben bakmak istiyorum ."dedim.
Hep beraber aşağıya indik.Yavru kedi bir ayağının üzerine basamıyordu ve annesi onu bir an yalnız bırakmıyordu.Anne kedi karşısında bizi görünce koruma iç güdüsüyle saldırganlaşmaya dişlerini çıkarmaya başladı.Yavrusunu alacağımızı hissetmişti.
Adının Selim olduğunu ögrendiğim alt komşumuz kapısının hemen karşısında bulunan bizim işyerimize çıkan merdivenlerin altında yer yapmış kedilere orada bakıyor.
Anne kedinin biraz sakinleşmesine zaman tanımak için Selim beyin iş yerine girip biraz zamanın geçmesini bekledik.Bir kaç dakika sonra ben tekrar dışarı çıktım.Kedi biraz daha sakin görünüyordu.Yavrusunu görmezden gelerek direk annesini yavaş yavaş sevmeye başladım.Bu yaklaşık 3 - 4 dakika sürdü.Mustafa bey Selim beyin işyerinden çıkıp direk yukarıya işyerine çıktı.Selim bey kapıyı kilitleyip hiç bizimle alakadar olmadan aşağıya indi.Apartman kapısının önünde benim yavru kediyi alıp aşağıya inmemi beklemeye başladı.Bir süre sonra yavaşça elimi yavru kediye doğru uzattım.Anne kedi ilk atakla elimi tırnaklasa da hem onu hem yavrusunu sevmeyi başarmıştım.
Şimdi yavru kedinin canını yakmadan almam anne kedinin ani reflekslerinden kendimi korumam ve ağrıyan belimi daha da ağrıtmadan eğildiğim yerden kalkmam gerekiyordu.Derin bir nefes alarak yavaşça yavru kediyi elime aldım.Bu arada tabiki anne kedinin bir kaç tırnak darbesine maruz kalsam da başını okşayarak onu sakinleştirdim.Yavaş bir şekilde ayağa kalktım.Selim bey bu arada büfe'den küçük bir karton kutu almış aşağıda bizi bekliyordu.Dik ve uzun merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım.Anne kedi benimle beraber hareket ediyordu.Yavru kediyi karton kutuya bıraktıktan sonra tekrar eğildim ve anne kediye yavrusunu gösterdim.Biraz daha anne kediyi sevdikten sonra veterinere doğru yola koyulduk.Anne kedi peşimizde. Yol boyunca anne kedinin de endişesini gidermek adına bir kaç kere daha yavrusunu gösterip başını okşadım.Veterinere girdiğimizde anne kedi de yanımızda ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.Kutudan yavru kediyi çıkardım ve sıranın bize gelmesini beklerken annesini görmesini sağladım.Bu arada sıra bize gelmişti.Veteriner yavru kedimizi kontrol ettikten sonra ciddi bir şeyinin olmadığını ayağını incilttiğini söyledi.Ağrı kesici bir iğne ile ağrısını hafiflettikten sonra yavru kendimiz ve annesiyle birlikte geri dönüş yolculuğumuz başladı.Geri dönüş yolculuğumuz daha sakin geçti.Her iki kedininde sesleri kesilmişti.Anne kedi sessiz sakin bir şekilde yanımızda yürüyordu.Yavru kedinin ise o acı miyavlamaları azalmıştı.Geri döner dönmez Selim bey büyük bir karton kutu bulup kenarlarını keserek yavru kedinin çıkamayacağı ama anne kedinin kutunun içine girebileceği yükseklikte ayarladı.Altı için eski bir kaç parça penye tarzı birşeyler konuldu ve yavru kedimiz dinlenmeye bırakıldı.Tabiki yanında annesiyle birlikte.Onların haline bakan Selim bey bu görüntü karşısında belki de sesli düşündüğünün farkında olmadan
-"Annelik her ırkta aynı"dedi.
Bizim ırkımızda yavrusunu çöpe atanlar da var diyemedim.
Harika 😊😊
Beğendiğine sevindim.:)