"Evet, arkadaşlar, bugün üniversitedeki ilk seneniz ve sizler ileride çok iyi birer öğretmen, çok iyi birer yazar olacaksınız. Size bugün güzel bir ödev veriyorum. Sizi zorlamayacak ve kolayca kaleme alabileceğiniz bir yazı yazacaksınız. Anne ve Babanızla birlikte geçirdiğiniz bir anıyı yazmanızı istiyorum."
Yazmak bu denli kolay olabilir miydi? Sadece kalemi ele alıp, bembeyaz kâğıda harfler birleşip kelimeleri kelimeler cümleleri cümleler paragrafları ve paragraflar yaşamımızı özetleyebilir mi? Yazmak zor mu?
Çok sıcaktı bugün hava, cehennem dünyaya inmiş kendini hissettiriyordu. Başka bir tarifi olamazdı herhâlde. Bu nasıl bir sıcaktı böyle. Sıcağa inat esen rüzgâr bile yoktu etrafta, sırra kadem basmıştı bütün güzellikler. Sıcaktı, çok ama çok sıcaktı işte…
"Ahmet, çok geç oldu hayatım hadi eve geçelim artık. Baksana çocukların da uykusu geldi."
"Dur be Serap, biraz daha oturalım işte. Anca görmüşüm çocukluk arkadaşımı, özlemişim."
"Doğru söylüyor Serap, durun, hatta bugün burada kalın, yerimiz de var. Dört kişiyi de misafir edemeyeceksek ölelim artık."
"Allah razı olsun, onu demek istemedim ben. Ama geç oldu yani, hem ufaklığın bezi, maması falan hep evde kaldı. Bütün gece ağlar durur sonra."
Sohbetlerin sonu nereye gider ya da sonucu ne olur kimse düşünmez. Düşünmeye de gerek yoktur aslında. Herkes kendi istediklerinin önemi üzerine yola çıkar ve yol sadece kendi istekleri ile şekil almasını ister, bütün olup biten budur aslında.
"Çok şükür Ahmet ya, insanın evi gibisi yok valla… Ufaklığa biraz bak, ben banyo yapacağım sonra Mine’yi emzirir yatarım. Sen de erken yat bugün, yarın erken kalkacağız. Annemleri otogardan almaya gideceğiz biliyorsun."
"He he, tamam!"
Gece çoktan çökmüştü, yıldızlar en belirgin halleri ile gökyüzünde yerini almış, ay bütün gücü ile geceyi aydınlatıyordu. Tuhaf ama yıldızlar ve ay geceyi aydınlatmak için mücadele ediyordu. Ta ki o ses duyulana kadar.
"Ahmet! Neler oluyor! Ahmet! Ses versene Ahmet! Mine, Mine, Mine!"
Hayatınızda en son ne söylemek isterdiniz? Hiç düşündünüz mü? Hiçbir şeyin kendinizin elinde olmadığını hiç düşündünüz mü?
"Kaya, neler oldu böyle. Sen iyi misin?"
"Ben iyiyim, çok şükür. Senin bir şeyin var mı?"
"Yok, iyiyim."
"Ne oldu böyle?"
"Deprem oldu sanırım, depremdir herhâlde. Depremdir!"
Bütün olup biten kırk beş saniyelik bir zaman diliminde olmuş, saatleri sığdırmıştı. Saniyeler içerisinde; binalar yıkılmış, deniz kendisine ait olanı almış, korku bütün dünyayı sarmıştı.
"Ayşe, Ahmetler, Ahmetlere ne oldu?"
Yürüyerek on beş dakikada gittiğiniz yolun saatlerce sürdüğünü gördünüz mü hiç? Etrafta hiç kimse yokken seslerin çıktığını, toprağın altından seslerin yükselip, yardım çığlıklarının yükseldiğini duydunuz mu hiç?
"Yardım edin! İmdat! Yardım edin! Kimse yok mu?"
SESİMİ DUYAN YOK MU?
Yazinizi okurken 99 depremini tekrar yasadim.. Rabbim tekrarini yaşatmasın ve kaleminize sağlık..
Teşekkürler. Rabbim her zaman hayırlısını nasip eder. O gün geldiğinde inş bu sefer herkes hazırlıklı olur.
Eline sağlık!
Teşekkürler, şiir seçimin de çok güzel. Sağolasın.
Abi o kardeşine söyle seni buraya daha önce getirmediği için çok suçlu.
Eline, kalemine sağlık.
Yorum İçin teşekkürler. Kendisine ileteceğim düşünceni. 😁 Onda suç yok aslında, bütün suç ben de...
Son bir ses olur, o sesi duymaya bile fırsatın olmayabilir.
Büyük zevk ve dehşetle okudum. Emeklerin var olsun, sağlıklı olsun.
Ne de güzel sözdür öyle; son bir ses olur, o sesi duymaya bile fırsatın olmayabilir.
Teşekkürler güzel temennilerin için, çok teşekkür ederim.
Çok üzücü anılardı. Tam merkezinde yaşamadık ama çok kötü hissettik. Günlerce evlerimize giremedik. Çocuklar da bebektiler. Zar zor attık kendimizi dışarı. Korkusu yetti. Ölenlerimize Allah rahmet eylesin.
Bu arada içerikleriniz hep mükemmel zaten. Bir de markdown ile taçlandırmanız çok hoşuma gitti. Okurken daha bir akıcı şekilde okudum.
Zor zamanlardı. Yaşanması gerekmeyen ama yaşanacak güne hazır olunması gereken anlardı. Düşünceleriniz için teşekkür ederiz. Sağolun.
99 depremini tekrar yaşadım sanki..
günlerce eve giremeyişimiz, çadırlarda kalışımız, o korku dolu anlar, radyodan dinlenen kötü haberler, yıldızların hemen başımızın üstünde oluşu, sesimi duyan kimse var mı sözü..
İnsana verilen en büyük lanet ve en büyük ödüldür unutmak. Umarım bizler gerekli olanları hatırlayıp, gereksiz olanları unuturuz. Yorum İçin teşekkür ederim.
Tebrikler! Yazınız @tryardim topluluk hesabından oy kazanmıştır. #tr tagi altında kaliteli içeriklerizi görmekten mutluluk duyarız. Detaylı bilgi için Tryardım Desteklenen İçerikler 14 Haziran 2018 bağlantısını ziyaret edebilirsiniz.
Teşekkürler. Çok Sağolun.
Quraturk tr etiketi altında paylaşılan kaliteli ve orjinal içerikleri tespit edip ödüllendirmeyi hedefleyen bir kürasyon projesidir. Yazınız değerlendirmen ekibimiz tarafından uygun görülmüş olup, günün seçilen yazıları arasında yerini almıştır.
Quraturk hakkındaki tüm sorularınızı discord üzerinden sorabilirsiniz
Bu yorumu ya da günlük Quraturk postlarını oylayarak projeye destek olabilirsiniz.
Teşekkürler. Çok sağolun.
Harika bir yazı. Emeğinize sağlık, mükemmel.
Teşekkür ederim. Düşünceniz ve görüşünüz İçin...