Her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Farkına bile varamadan geçitlerin çoğunu kaybetmiştik. Hızlıca bölgeye gelmemize rağmen düşman kuvvetleri tahmin edemediğimiz bir dirençle bizleri karşıladı. Melgort görkemli bir şekilde en ön saflara kadar ilerleyip düşmanla mücadeleye tutuşmuştu. Ordumuz bizlerin arkasında cesaretlenmiş ve düşmana hücuma geçmişti. Zafer yakın gibi gözüküyor. Çoktan kaybedilen geçitlerin büyük bir kısmı elimize tekrar geçirmeyi başarmıştık. Savaşın o kanlı saatlerinde bir Dağ Aslanı tam karşımda belirdi. Gözleri kan kırmızıydı ve suratı artık diğer hem cinsleri gibi değildi. Kara büyü onu zehirlemişti. Üstüme atıldı ve kalkanımla kendimi korudum fakat gücü muazzam ve devasaydı. Bir pençe darbesi ile kalkanımı kırdı ve kalkanım yere düştü. Kendimi korumak için bir şeye ihtiyacım vardı fakat bulamıyordum saldırılarından kıl payıyla kaçıp darbe almıyordum fakat bir açığını da bulamıyordum. Sonunda üstümü çılgınlar gibi atladığı bir zamanda yere yatıp kalbine kılıcımı sapladım. O anda soluk nefesini üstümde son kez verdiğini hissettim. Melgort yanıma yetişmişti. Ayağa kalkmama yardım etti. Bana o kılıca bundan sonra Kan Katili denileceğini söyledi. Kılıcımın ismi o diyarda ondan sonra Kan Katili olarak anıldı. Fakat düşmanımız ile olan mücadelemiz hale devam ediyordu ve düşmanım hileleri savaşmakla bitecek gibi değildi. Karanlık ormanın içerisinde gölgelerde bir görüntü belirdi. Biring yıllar sonra ilk kez görünmüştü. Giyindiği zırh ve içerisindeki gölge ordumuza büyük bir korku salmıştı. Asıl saldırının şimdi gerçekleşeceğini anlamıştık.
Biring simsiyah renkte çelikten görkemli bir zırhla geldi savaş meydanına ve o zırhın içerisinde kan kırmızısı iki çift gözden başka hiçbir şey yoktu. Uzaktan bakılınca gözlerinin yerinde sanki alevden iki parça varmış gibi dururdu. Ön saflarda ordumuz onu görünce korkuya büründü. Elinde büyük bir kılıç vardı. Öyle ki Melgort'un kılıcı Bekçi'den bile büyüktü. Her savurduğunda bir dostumuzu kaybediyorduk. Biring'le beraber binlerce goblin üstümüze saldırıya geçti. Kazandığımız tüm geçitler kaybedilmeye başlandı. Melgort goblinlerle mücadele ediyordu. Onu gördüğümde 4 tarafı goblin ordusuyla çevriliydi. Biring ise gözünü bana dikmiş gibiydi. Üstüme önüne geçen tüm askerlerimizi katlederek geliyordu. Kılıcım kılıcına karşılık vereceğini kadar yaklaştı. O anda büyük bir duman bulutu üstümüze. Artık göz gözü dahi görmüyordu. Sadece Biring'in kan kırmızısı gözlerinin görüntüsü duruyordu ortada. Melges bize yardıma gelmişti. Biring hiddetle dönmeye başladı. Gözleri bir görünür bir kaybolur olmuştu. Benden anlamadığım bir şekilde uzaklaşmaya başladı. Ben ise o sisin içerisinde yakınıma yaklaşan tüm goblinleri öldürüyordum. Biring artık gözlerinin dahi görünmediği kadar uzaklaşmıştı bizlerden, o sırada kadim lisanda bir ses duyuldu. Bunu söyleyen Melges'ti. Bizlere kadim lisanda şehre çekilin dedi ve sis bulutu yavaş yavaş dağılırken Biring'in o lanetli ağzından çıkan kara lisan cümleleri tüm geçitlerin hepsinde duyuldu. Melges'in kudreti böylece tamamen bölgeden kalktı. Melgort yanıma doğru atıldı. Burayı korumalıyız dedi bana. Fakat Melges bile çekilmemizi söylemişti. Melgort'a tüm orduya çekilmesini emretmesini söyledim. Geçitleri tüm ordumuz terk etmeye başladı.
Artık geçitlerde tek bir insan dahi yoktu. Melgort ile yan yanaydık ve Guinnas'ıda uzun bir aradan sonra görmüştüm. Hemen yanıma doğru atıldı. Melges olmasaydı hepimiz ölecektik. Bunu bir de bana sormalıydı. Biring ile karşı karşıya geldiğimizde kurtulmayı başarmam çok zordu. Tam o esnada Melges'in lutfü üstümüzde belirip Biring'in beni kaybetmesini sağladı. Şehre çekiliyorduk. Ordumuzun daha büyük kayıplar vermesini engellemişti o sis. Fakat görünen o ki ordumuzun zaten büyük bir çoğunluğunu kaybetmiştik. Şehri elimizde bulunan ordularla korumamız çok zordu.
Hikayeme ;
https://www.wattpad.com/510509687-gergaronun-fethi-behfort-ge%C3%A7itleri-muhaberesi
https://www.papiroom.net/535157535553_behfort-gecitleri-muharebesi-bolum-1-gergaronun-fethi
destek verebilirsiniz.