Hayatın hiçbir anında mutlu olamamak nedir bilir misiniz acaba? Mutluluğu kovalarken attığımız her adımda gittikçe mutsuz olabileceğimizi düşünüyor muyuz? Kendi benliğimizi kurtarmanın peşinde menfaatimize ters düşeni yakıp yıkabilecek kudrete sahip birer canavar olabiliyoruz dersem acaba bana nasıl karşılık verirsiniz? Sırf kendi ruhumuzun selameti uğruna ahlakı, dini ve böylece tüm eşyayı yok sayıp paramparça edebileceğimizi biliyor musunuz? Malesef ki insanoğlunun yaratılış itibarı ile fıtratında bu mevcut.
Birinci Dünya Savaşı sırasında insanlar, başta yöneticiler işte böyle birer canavara dönüşmüşlerdi. Tabi ki savaş karşıtı olan insanlar da vardı. Yalnız, sayıları o kadar azdı ki savaş ateşinin gücüne hiçbir şekilde karşı koyamadılar. Yıkıldılar, öldüler, öldürüldüler, intihar ettiler.
"Dünyamızın yıkımı bütün hızıyla sürüp gidiyor. Savaşın bombalarıyla çöken her evle ben de çöküyorum."
Stefan Zweig
Her gölge sonunda yine de ışığın çocuğudur. Ancak aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış kişi hayatı gerçekten yaşamış sayılır.
Stefan Zweig
Stefan Zweig, savaş karşıtı insanlardan biriydi ve yazar, susmayan bir yazar, olması sebebi ile diken üstünde yaşadı. Baskı ve zulüm altındaydı. Yine de yılmadan, bıkmadan insanlara savaşın karşısında durup bunu yazılarında, sohbetlerinde, mektuplarında belirtmekten çekinmedi. Halkı savaşın karşısında durmaya davet etmekten vazgeçmedi. Avusturya'da savaş çağrısı yapan şair ve yazarlardan olmadığı ve onlara karşı kendi savaşını açtığı için üzerinde sürekli bir baskı ve tepki vardı. Bu eleştiri silsilesi kendi gibi yazar, şair olan insanlar tarafından ağırlıkla yapılıyordu. Kendisi gibi savaş karşıtı olan ve beraber çalıştıkları şair ve yazarlar da yok değildi.
Kendimizi dünyanın insafına bırakmak tam bir çılgınlık olurdu.
Stefan Zweig
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasına savaş karşıtı düşünce akımlarının dünyaya yayılmasında büyük emeği vardır Zweig'in. Hayatı hep bir kaçış içinde geçen Zweig, Almaya'da Nazi iktidarı başlayınca eşini de alarak önce İngiltere'ye sonra Amerika'ya gitmiştir. İkinci Dünya Savaşının başlamasıyla da Brezilya'ya yerleşir.
Hıh, dünyayı saran savaş burada da Stefan Zweig'i bırakmaz. Tüm kalbi ve benliği ile savaş karşıtı olmanın ne demek olduğunu Stefan Zweig olmadan anlayabilir miyiz bilmiyorum. Brezilya'da da her zaman olduğu gibi insanları savaşa karşı durmaya davet etmiştir. Yazılar, kitaplar yazmıştır, paneller düzenlemiştir. Yaptığı her işi engellemeye çalışmışlar. Kitapları toplanıp yakılmıştır. Sadece onun değil. Onun gibi savaş karşıtı olan tüm yazarların, şairlerin, bilim adamlarının, düşünürlerin...
Tarihte, geniş kitlelerin daima ve hep birlikte, rüzgâr nereden eserse o yöne gittiklerini artık çok iyi biliyorum."
Stefan Zweig
Savaş karşıtı kitaplar yakılıyor
Artık iyice daralan dünyasında sıkışan Stefan Zweig, hayatın trajik huzursuzluğunun zirvesinde kadını Henriette Vogel ile birlikte intihar eden Heinrich von Kleist'ten etkilenir ve eşi Lotte ile zehir içerek intihar eder. Hayat işte, insanı rahat bırakmaz yaptığı kötülükler. Hitler'in öncülüğünde kendisine yapılan zulmü, ancak ve ancak intiharıyla bitirebilen Zweig'in ölümünden 3 sene sonra Hitler de eşiyle birlikte intihar eder.
Stefan Zweig ve karısı Lotte, bir otel odasında ölü bulunduğunda artlarında bıraktıkları, soda şişesindeki zehir ve şu not olmuş:
"Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
Stefan Zweig Petropolis 22.11.1942
Savaş artık günümüzde o kadar çirkin bir hal aldı ki sadece silahlar ile yapılmadığından dostu düşmanı seçmekte zorlaşıyor, çok güzel bir yazı olmuş emeklerine sağlık...
Bizler hiçbir şekilde iflah olmayacak varlıklarız.
Posted using Partiko Android
iyilerin kötüler kadar cesaretli olmadığı ve iyilerle kötülerin birbirine karıştığı zamanlardan geçiyoruz..
bu hikâye de hayli üzücü:(
ellerine sağlık düşündürücü bir yazıydı..
Hikayeyi birkaç sene önce ilk okuduğumda çok etkilenmiştim.
Beğendiğine sevindim. :)
Posted using Partiko Android
Bunu yazdığına o kadar sevindim ki, bu kadar sevdiğim bir yazar, etkilendiğim bir intihar... Teşekkür ederim eline sağlık.
Posted using Partiko Android
Beğenilerini almak ne güzel @yesimeren. Ben teşekkür ederim. :)
Posted using Partiko Android
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır. @c-squared hesabı topluluk witness'ı olarak faaliyet göstermektedir. Projemizi desteklemek isterseniz bize buradan witness oyunuzu verebilirsiniz.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here