Ailemde neredeyse herkes balık tutmayı ve yemesini çok sever. Sadece benden bir küçük erkek kardeşim yemesini sevmez ama tutmada oda fena sayılmaz. Kardeşim ile de anılarım var fakat onları başka bir yazıda yazarım. Bu anım ise amcam veya bizim Doğu Karadeniz'deki tabiri ile emicem ile yaşadığım anım.
Yazın kıyıdan olta ile zamanı gelince lüfer tutarız. Küçükken tutanları izlemeyi ve amcam veya dedemle beraber tutmayı çok severdim. Amcam ve dedemle lüfer tutmaya gittiğimiz zaman onlar yoruldukları vakit veya sigara molası verdiklerinde az da olsa banada olta ile atmaya izin verirlerdi. İlk kez olta ile balık tutmaya çalıştığım içinde biraz zorlanırdım. Zamanla deneye deneye amcam ve dedem kadar olmasa da olta atmayı becermeye başlamıştım.
Olta atma işinde biraz iyi olmaya başlayınca bu sefer tek başımada oltayı kullanmama izin vermeye başlamışlardı. Emicemde eğer bu sezon benden önce bir tane lüfer tutarsan sana söz elbiselerimle beraber denize atlayacağım dedi. Bunu söylerken büyük ihtimalle hem acemi olmam hem de kendisine güvenmesinden kaynaklanıyordu. Bu şekilde emicemle iddaaya girmiş olduk.
Tek başıma oltayı kullanmama izin vermeleri ve emicemle iddaaya girdiğimiz için ben öğle vakitlerinde de balık tutmaya başlamıştım. Bunu yapmamdaki amaç ise; Lüfer çoğunlukla sabak erken saatlerde ve akşam üzeri yakınken daha çok vuran bir balık. Bu vakitlerde de olta bende olmadığı için balık tutma şansım kalmıyordu. Sabahları dedem ve akşamlarıda amcam kullanıyordu. Bundan dolayı şansımı öğle vakitlerinde deniyordum. Çok bir şansım yoktu ama bir ümit işte.
Yine bir gün öğle vakitlerinde ve çok sıcak bir havada lüfer tutmaya gittim. Zaten deniz eve yakın olduğu için bir iki dakikamı alıyordu denize balık tutmaya gitmek. Yaklaşık yarım saattir olta atıyordum ve her zamanki gibi bir şey yoktu. Yine oltayı attım ve hemen çekmeye başladım. Lüfer balığı su yüzeyine yakın yaşadığı için oltayı çok bekletmeden hemen çekmeniz gerekiyor. Oltayı çekerken bir anda olta çok ağırlaşmaya başladı. İlk başta oltanın bir kayaya takıldığını veya misinanın bol bırakmam sonucu makinaya sarıldığını düşünmüştüm. Fakat bunların hiç biri değildi. Çünkü oltama takılan lüfer balığı can havliyle azda olsa suyun üzerine zıplamayı başarmıştı. O anda yaşadığım heyecan inanılmazdı. Hayatımın olta ile ilk balığını tutma şansını yakalamıştım. O heyecan ile balığı nasıl dışarıya çıkardığımı hatırlamıyorum bile. Normalde lüfer oltaya takılsa bile oltayı çekerken yapacağınız çok küçük bir hatada hemen kurtulmayı başaran bir balık. Bunu nasıl yaptım hala aklım almıyor bile. Nedeni ise tutmuş olduğum lüfer, kilonun üzerinde bir balıktı. Çok nadir olsada kilonun üzerinde tutulan balık. Tutmuş olduğum kiloluk lüfer o yaz tutulan en büyük lüferlerden biri olmuştu. Genellikle oltaya vuran lüferler 300-750 gr arasında olur.
Tutmuş olduğum balığı hemen dedeme göstermeye eve gittim. Dedem ve evdekilerde nasıl böyle büyük bir lüfer tuttuğuma inanamışlardı. Ama ben bunu tutmuştum. Balığı hemen dolaba attım ve akşam emicemin işten gelmesini bekledim. İşten gelincede ona balığı gösterdim ve ''Ne olacak işte. Seninki de acemi şansı. Böyle bir balığı normalde tutman imkansız'' dedi. Ayrıca iddaayı ona hatırlattım. Ben kazandım ve elselerinle denize atlaman gerekiyor dedim.
Evet arkadaşlar ilk balık tutman anım böyle. Umarım beğenmişsiniz. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim. Yaklaşık yirmi yıl oldu ama hala emicem denize elbiseleriyle atlayacak ama ne zaman bende bilmiyorum.
Balığın oltaya hafif hafif vurması ve sonrasında oluşan heyecan gibisi yok..
Evet. Muhteşem heyecan.