bu aralar biyolojik saatim bozuldu, kırık olsa yerimde duramazdım.
bu soğuk espirinin konu ile doğrudan ilişkisi var aslında. nasıl olduğunu anlatacağım.
2017 nobel tıp ödülünün biyolojik saat çalışmalarıyla hall ve arkadaşlarına gittiğini duymuşsunuzdur. canlıların biyolojik ritminin dünya'nın devinimi ile ilgisi olduğunu biliyorduk ancak hall ve arkadaşları bunun nasıl gerçekleştiğini anlamamıza yardımcı oluyor.
araştırmada özetle, meyve sinekleri ile yapılan deneylerde günlük ritmi düzenleyen gene ulaşılmış (circadian). bu genin gece artan ve gündüz azalan miktarda protein salgıladığını görülmüş. böylece tüm çok hücreli canlılarda kendi kendine işleyen bir saatin işleyiş şekli ortaya çıkmış. yukarıdaki şekilde melatonin salgılandığı ana ve derin uyku aralığına ayrıca dikkatinizi çekmek isterim.
şimdi asıl konumuza dönelim. biyolojik saatin gece ve gündüzle ilişkisini, hatta ilgili genlerin çalışma şeklini öğrenmiş bulunuyoruz. ülkemizde de yakın zamanda gece ve gündüz yaşantımızı etkileyecek bir gelişme olmuştu. biyolojik saatimizi doğrudan etkileyen yaz saati uygulaması.
türkiye 7 eylül 2016 tarihli resmi gazete ilanıyla kalıcı yaz saati uygulamasına geçti. bu geçişin etkisi aslında kış aylarında daha belirgin oldu. bu bloğu yazdığım gün de dahil sabahları güneş oldukça geç doğuyor. aslında güneş her zamanki vaktinde doğuyor ama saat 8:30'da bile havanın karanlık olduğunu bir çok kez şahit oldum. buradaki amaç enerji tasarrufu vs. deniliyor ancak hiç oralara girmeyeceğim.
biz yukarıdaki tüm açıklamalar sonucu insan vücudunun gün ışığına duyarlı olduğunu biliyoruz. gün içinde ihtiyaç duyulan enerjinin gece uyuyup dinlenerek sağlandığını da. eğer gün ışından doğru şekilde faydalanılamazsa, biyolojik ritminin bozulacağını, bundan sebep uyku düzeninin bozulacağını ve sonuç olarak da ihtiyaç duyulan enerjinin sağlanılamayacağı sonucuna varabiliriz.
yani demek istediğim sabahın 6-7-8'inde kalkan vücutlar havanın halen karanlık olmasından dolayı biyolojik dinlenme modu salınımlarına devam ediyorlar. ancak uyku halinde olmamalarından dolayı, vücut ritimleri bozuluyor. bu da yeteri kadar dinlenememe etkisi yapıyor. ve bu düşük enerji gün içerisinde yorgunluk hissine neden oluyor. kış yorgunluğu dediğimiz olayın açıklaması budur.
peki kış yorgunluğu nasıl önlenir?
bu kısımda bilimsel çalışmalara atıf yapmayacağımı tamamen kendi tecrübelerimi paylaşacağım.
benim şöyle bir teorim var; yeteri kadar dinlenemeyen vücudu egzersizle destekleyebiliriz.
evet paradoks gibi duruyor ama bunu denenip görülmesi gereken bir durum olarak düşünüyorum.
ben, özellikle uykumu alamadığım ya da hafif hasta olacağımı düşündüğüm anlarda kendimi dışarı atıyorum. çok zorlamadan yaklaşık 6-7 km koşuyorum. sonuç olarak gün içerisinde kendimi daha zinde hissediyorum. aşağıya bu konu temalı youtube vloğumu hatırlayıp ekledim .
size tavsiyem de bu yönde olacak. uzun ve yorgun kış günlerinde daha aktif bir hayat için harekete geçin. spor yapıyorsanız düzenli yapın. hatta ritmi ya da mesafeyi arttırın. ve mümkünse gündüz saatlerini tercih edin.
vaktiniz yoksa olabildiğince yürümeye ve merdiven çıkmaya özen gösterin. bu size garip gelebilir. "zaten yogunum, bir de üzerine merdiven mi çıkacağım" diye düşünebilirsiniz. evet yorgun hissediyorsunuz ve daha fazla merdiven çıkacaksınız, yürüyeceksiniz hatta koşacaksınız. sonucunda da daha iyi hissedeceksiniz.
durum bu.
selamlar.
The Nobel Prize tweeted @ 02 Oct 2017 - 09:33 UTC
Disclaimer: I am just a bot trying to be helpful.
ok no prob