Ada | Aldous Huxley

in #kitap7 years ago

Tanıtım Bülteni

Huxley, ölümünden bir yıl önce yayımladığı son romanı Ada ile, Cesur Yeni Dünya’nın karşıtını yarattı. İnsanoğlu için daha iyi bir dünya, daha iyi koşullar mümkün mü? Yanıt, Huxley’in ütopik adası Pala’da gizli. Ada: Dünyaya sunulan panzehir.“En iyi 99 modern romandan biri.” -Anthony Burgess-“Gerçekten büyük felsefi romanlardan biri.” 

-The Times-


Cesur Yeni Dünya’dan sonra okuduğum ikinci Aldous Huxley kitabı. Cesur Yeni Dünya bir distopya iken, Ada ise onun tam karşıtı, bir ütopya olarak karşımıza çıkıyor. Ada, Aldous Huxley ölmeden bir yıl önce yayımlanan yazarın son romanı.Kitabın ana karakteri Will Farnaby ile bir kaza sonucu kendimizi Orta Asya taraflarında bulunan Pala adındaki bir adada buluyoruz. İşte bu ada Aldous Huxley’in ütopyası. Dış dünyadan kendini soyutlamış ve insanların mutluluğuna, huzuruna odaklanmış birçoğumuzun yaşamak isteyeceği bir ada.Kitabı okumaya başlamadan önce romanın yaşadığımız dünyadan bağımsız bir kurgu aleminde geçeceğini varsaymıştım. Çünkü bu kadar karanlık bir dünyada sadece tek bir adanın bozulmadan bırakılabileceğine ve bu kurgunun mantık çerçevesi içinde anlatılabileceğine olan inancım oldukça zayıftı. Fakat atladığın nokta kitabın yazarının Aldous Huxley olmasıymış. İlk sayfalarda sıkılsamda, adayı tanımaya başladıkça elimden bırakamadığım, her yerine post-it yapıştırdığım bir kitap oldu Pala. Bu sebepten ütopya-distopya tarzı kitapları sevenlerin kesinlikle okuması gereken bir kitap. Şimdi ise gelelim Pala’daki ütopik sisteme.Her şey Büyük Raca‘nın dedesi ve Pala’lı ilk McPhail’in (Andrew) el birliği ile çağdaş Pala’yı oluşturmasıyla başlıyor. Bu oluşumun başlangıcı ise o dönem baş gösteren bir kıtlığa dayanıyor. Bu kıtlık sonucunda Raca ve Andrew her ne ile karşılaşılırsa karşılaşılsın, her evde ekmek bulunabilmesi için çalışmaya başlamış ve Deneme Merkezi‘ni kurmuşlar. Bu gelişmelerin sonuçları ise ada adına oldukça başarılı olmuş. Verimli ürünler yetiştirilmiş ve tarım alanında oldukça gelişme sağlanmış. Böylelikle daha iyi beslenir, daha az hastalanır ve daha az çocuk yitirir olmuşlar. Fakat bu gelişim sonucunda yüz yıldır artmayan nüfus artmaya başlamış. Yapılan hesap neticesinde ise elli yılda Pala artan nüfus neticesinde bir mikrop yuvası haline dönüşmesinin kaçınılmaz olduğu anlaşılmış. Bu noktada ise tarımdaki devrimden sonra ikinci devrim gerçekleşmiş, nefis egemenliği ile nüfus kontrolü. Nüfusu kontrol altında tutmanın zorunluluk olduğuna değinilmiş kitapta. Besin üretimi aritmetik artış gösterirken, nüfusun geometrik artış göstereceğini ve bir noktadan sonra ortaya çıkacak karşı konulamaz sefalet sorunlarından bahsediliyor.Nüfus kontrolü bir takım doğum kontrol yöntemleri ile sağlanıyor. Bunun yanında ayrıca bir de Aşk Yogası‘ndan kitapta bolca bahsediliyor. Bunun detaylarına çok girmek istemiyorum. Fakat bunun bir meditasyon yöntemi olduğunu ve taş devri doğum kontrol yöntemlerinin (Aldous Huxley’in deyimine göre) yerine kullanıldığını belirtmeden geçmeyim.Sonraki ve bence en kilit aşama ise eğitim alanında gerçekleştiriliyor. Okullardaki asıl amaçlanan şey başarı. Fakat neye göre başarı?İşte bu soruya verilen doğru cevap, Pala’daki eğitim sisteminin temelini oluşturuyor. Çocuklar ilk olarak toplum için yararlı bireyler haline getiriliyor, onların deyimi ile insana yani öz varlıklarına dönüşüyorlar. Sonra ise karakter, huy ve yeteneklerine göre ayrılarak hangi alanda başarılı olacakları tespit ediliyor. Bu noktada bireylere ciddi bir özgürlük tanınıyor. Çünkü öncesinde hepsinin öz varlıklarına dönüşmesi, yani kendi benliklerini tanımaları tam anlamıyla sağlanmıştı. Seçim yapıldıktan sonra ögrencilere seçtikleri alanlarda eğitim verilmeye başlanıyor. Bu eğitim de zaman çarpıtılması tekniği (10 dakika sürecek bir işin zamanı çarpıtarak 3 dakikada tamamlanması) ile öğretiliyor.Pala’daki sistemle alakalı olarak söylemek istediğim son şey ise aile yapısı. Çocuklara birden fazla anne ve baba seçmelerine izin veriliyor. Bunu ise kendi evlerindeki sorunların önüne geçmek ve bireyin eğitiminde aileden kaynaklı oluşabilecek sorunları minimuma indirmek olarak açıklıyorlar. Ayrıca saf bir ırk oluşturma adına yapılan çalışmalar da var. Herhangi bir alanda oldukça başarılı olanların öldüklerinde spermleri donduruluyor ve daha saf ve kusursuza yakın bir Pala halkı oluşturmak adına kullanılıyor.Genel hatları ile Pala’da uygulanan sistem bu olguların üzerine kurulmuş. Bunların dışında güncel olarak askeri yatırımın sıfır olması, Budizm odaklı bir dinin yaşanması, dış dünyadan insanların adaya giriş çıkışına oldukça sınırlı izin verilmesi ve Pala’nın oldukça fazla petrol kaynağının bulunması gibi oldukça önemli ayrıntılar da var. Özellikle petrol, Pala’da kurulan bu sistemin sürdürülebilirliği açısından oldukça önemli bir rol oynuyor.Söylediğim gibi, kitabı severek okudum. Kitap ikili konuşmalar üzerine kurulmuş ve her satırında Plato’nun Devlet esintileri bulunuyor. Pala ve yaşadığımız dünyanın karşılaştırıldığı diyaloglarda ciddi bir felsefe de yapılıyor. Tabii bu kitabı okurken inançlı bir bireyin objektif olması adına bazı şeyleri gözardı etmesi lazım. Her ne kadar Budizm üzerine kurulan bir yaşamdan bahsedilse de, dinsizliğe karşı bir propaganda da içten içe hissediliyor. Nitekim bununla alakalı oldukça net bir cümle bulunmakta.

Ve siz onları mutsuz kılarak Tanrı’ya inanmalarını saglayacaksınız. Eh, bu da dini yaymanın bir yolu.

Kitap hakkında daha söylenecek ve üzerinde durulacak çok şey var. Fakat yazıyı daha fazla uzatarak Pala’nın büyüsünü kaçırmaktan korkuyorum. Bu yüzden bazı şeyler orada öylece sizin keşfetmenizi bekleyerek kalsın.Kelimeler dokunsun kalbinize..

Alıntılar
  • Ve siz onları mutsuz kılarak Tanrı’ya inanmalarını saglayacaksınız. Eh, bu da dini yaymanın bir yolu. (s.75)
  • O yalnız kendine aittir. Dilediğince davranmakta özgürdür. (s.95)
  • Yoksul değiliz ve dikta ile yönetilmiyoruz. Tüm bunların nedeni çok açık; akılcı ve gerçekçi davranmayı seçtik.(s.105)
  • Sorun unutmak değil. Aslında öğrenilmesi gereken geçmişi anımsayıp yine de ondan bağımsızlaşmak. Yitirdiklerimiz orada birlikteyken bile burada ve bu anda, yaşayanların yanında olabilmek. (s.139)
  • Olduğumu sandığım kişi ve öz varlığım – başka bir deyişle, acı ve acının bitimi. Olduğumu sandığım kişinin çektiği acıların aşağı yukarı üçte biri kaçınılmazdır. Bu acı inan olmanın doğası gereğidir, özgürleşme peşinde koşarken doga yasalarına bağımlı, geri döndürülemez zaman içinde, esenliğimize tümüyle kayıtsız bir evrende yaşlılığa ve ölümün kaçınılmazlığına doğru ilerlemeye mahkûm, sezgili ve bilinçli varlıklar olmamızın bedelidir. Acıların üçte ikisiniyse kendimiz yaratırız ve evrensel açıdan bakıldığında, bunlar kesinlikle gereksizdir. (s. 111)


Not: @kafha hesabında yayınlanan tüm kitap incelemeleri, özetleri ve kullanılan görseller https://www.kafha.com websitesinden alıntıdır. Kaynak göstermeden lütfen kullanmayınız. 

Bu incelemenin kaynağı : http://kafha.com/2017/02/01/ada-aldous-huxley/

Sort:  

Congratulations @kafha! You received a personal award!

Happy Birthday! - You are on the Steem blockchain for 1 year!

Click here to view your Board

Support SteemitBoard's project! Vote for its witness and get one more award!

Congratulations @kafha! You received a personal award!

Happy Birthday! - You are on the Steem blockchain for 2 years!

You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking

Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!