Bilindiği gibi son dönemin en önemli zamanlarından bir tanesi, Sovyetler Birliği ve Amerika arasında yaşanan, bizim ve tüm dünyanın da istemediği halde bir parçası olmak zorunda kaldığımız bir “soğuk savaş” dönemi ydi. Dünyanın iki kutup’a ayrıldığı bu dönem, içerisinde bir çok acı, açlık, savaş ve elbette teknolojik gelişmeyi barındırdı.
Bu dönemde, dünyanın nasıl daha yaşanabilir hale geleceği, veya iki kutuptan birinin hangi şartlar altında kazanabileceği ile ilgili bir çok teori ortaya atıldı. Ancak, birazdan detaylarına gireceğim ve tarihe “Altın Milyar” olarak kazınan teori, bunların arasında belki de en acımasızlarından biri olarak geçebilir. Diğer taraftan, okuyacağınız detaylarda bu teorinin hala geçerliliğini sürdürdüğünü de görebileceksiniz.
300’ler Komitesi ve “Altın Milyar” teorisi
İngiliz istihbarat servisiMI6'nın eski ajanlarından biri olan John Coleman tarafından yazılan kitapta yer alan bilgilere göre; 1727 tarihinde kurulan 300’ler Komitesi veya diğer adıyla Olimpos, Yuvarlak Masa da dahil olmak üzere derin devlet adına hareket eden tüm gizli örgütlerin ana karargahı konumunda olduğu belirtiliyordu.
Komite Amerika ağırlıklı faaliyet yapsa da, o dönem dünyanın yükselen gücü olan İngiliz aristokratları tarafından kurulduğu kaydedilmekte. Bu kurumun özellikle politikayı, ticareti, banka sistemlerini, medyayı ve askeri sistemi organize ettiği, Chatham House, CFR, Bilderberg Grubu, Trilateral Komisyon, Masonlar, Gül-Haç Kardeşliği, Roma Kulübü, RAND Corporation, PNAC (The Project for the New American Century – Washington merkezli yeni-muhafazakar görüşlü think-tank), 13’ler Kraliyet Konseyi gibi dünyada pek çok olaya yön vermekte olan komite ve vakıfların yönetimi ve kontrolünü elinde tuttuğu iddia edilmekte.
Komite, merkez bankaları gibi büyük finansal kurumları ve hükümetleri denetim altında tutabilmek için Yuvarlak Masa gruplarının tümünü, düşünce kuruluşlarını ve pek çok gizli kurumu içine alan bir ağ kullandığı ifade ediliyor. Bu yazıda bizim için önemli olan “Altın Milyar” teorisinin de bu grup tarafından oluşturulduğu kaydediliyor.
Bu teoriyi anlayabilmek için biraz geçmişe gitmeyi ve Malthusizm akımına öncülük eden bir İngilizi tanımak zorundayız. İngiliz nüfus bilimci ve politik iktisat teorisyeni Thomas Robert Malthus, 18’nci yüzyılın sonunda, dünyada kontrolsüz doğumun sürmesi halinde insan oğlunun açlığa mahkum olacağını iddia ediyordu. İngiliz iktisatçıya göre bu çoğalma, doğal yollarla engellenebilirdi. Buna örnek olarak da, salgınlar, kıtlık, savaşlar ve sosyal kısıtlamaları gösteriyordu. Ayrıca, "insan yapımı" doğum kontrolü ve eğitimi de buna dahil ediyordu.
300’ler Komitesi tarafından hazırlatıldığı iddia edilen “Altın Milyar” ifadesi aslında, dünyada insanların rahat bir şekilde yaşaması ve kaynaklardan azami şekilde faydalanması için 1 milyar insanın yaşaması gerektiğini işaret ediyor. Bunun içinde, günümüzde 7.5 milyar kişiye ulaşmış olan insan sayısının 1 milyara düşürülmesi gerekiyor. Tabi bu sayıya inilmesi için, dünyanın belirli bölgelerine atom bombası atılması gibi bir düşünce yok. Bu sayıya, bizim günlük hayatta yaşadığımız ve bize doğal olan şeyler araç kılınarak inilmesi planlanıyor.
Diğer yandan bu düşünce birden bire ortaya çıkmadı. 2. Dünya Savaşının ardından oluşan yeni dünya düzeninde, zengin kesim her zamanki gibi başkalarının yaşamlarıyla ilgili karar verme yetisinin kendisinde olduğunu gördü. Bu, özellikle soğuk savaş sırasında had safhaya çıkdı. 70’li yıllardaki enerji krizinin ardından Birleşmiş Milletler Komisyonuna ilginç bir sunum gerçekleştirildi ve “Altın Milyar” ifadesi ilk kez dolaylı da olsa dile getirilmiş oldu. Komisyonda yapılan sunuma göre, Batı standartlarında bir yaşam için dünyada 1 milyar insanın olması gerektiği ifade ediliyordu. Böylece bu teoriyi aşina kılmak için gerekli ilk adım atılmış oluyordu.
Dünya İki Ayrılıyor: Zenginler ve Zenginlere Hizmet Edenler
300’ler komitesi taraftan hazırlatılan “Altın Milyar” teorisine göre dünya iki kısma ayrılmalıydı: Zengin “Altın Milyar” ve fakir “Kalan Dünya”. Fakir dünyanın görevi, “Altın Milyar” için doğal kaynakları çıkarmak ve üretmek, ayrıca da, alt tabaka işler dediğimiz alanlarda çalışmaktı.
Altın Milyar tarafında yaşayanlar ise belli alanlara ayrılıyordu. Öncelikle sayıları sadece birkaç bin olan “Seçilmişler”. Bunlar; yüksek maaş alarak çalışan, alt yapı, güvenlik, mühendislik gibi alanlarda faaliyet gösterecek olan kişilerdi. Tabi bir de bu kişilerin güvenliğinin sağlanması için gerekli olan, ordu ve polis teşkilatı da unutulmuyordu. İşin belki de en önemli tarafı, Altın Milyar statüsünde olacak olan ülkeler bile belliydi. Bunlar; ABD, Kanada, AB ülkeleri, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve İsrail’. Görüldüğü gibi, bu ülkeler arasında ne Türkiye, ne Rusya, ne de Çin gibi ülkeler yer alıyordu. Yani teorisyenlere ve onların arkasındakilere göre bu dünya’da Türklerin yaşaması boşunaydı.
İşin ilginç yanı, bu teoriye göre; Sovyetler Birliğinin nüfusunun 15 milyon olması gerektiği öne sürülüyordu. Günümüzde bile Rusya’da 145 milyondan fazla insanın yaşadığını göz önüne alırsak, dünyanın en geniş ülkesinde yaşayanların sadece 10’da birine yaşama hakkı veriliyordu. Tabi, yaşamasına izin verilen insanlar, zengin ülkelerin hammadde ihtiyaçlarını sağlamaları amacıyla, Rusya’daki yeraltı zenginliklerini çıkarmak için çalışmaları amacıyla hayatta bırakılıyordu.
Diğer yandan bu konuda, Rus kaynakların bazıları, 90’lı yıllarda İngiliz Demir Leydi Margaret Thatcher’ın Rusya’yı ziyaretinde; “Rusya nufusunun 15 milyon olması gerektiği” şeklinde bir cümle sarfettiğini iddia etse de, ben bunu doğrulayacak bir kaynak bulamadım açıkçası.
İnsanlığın Nüfusunu 1 Milyara düşürmek İçin Gerekli Araçlar: Alkol, Uyuşturucu….
Son baktığımızda karşımıza, bu sayıya insanlığın nasıl düşürüleceği ile ilgili düşünceler geliyor. Bu konuda yazan pek çok uzmanın ortak görüşü, dünya nüfusunun hızla azalması için öncelikle, alkol, sigara ve uyuşturucu tüketiminin artırılması gerekiyor. Son dönemde ülkemizde de hızla artan ve gençlerimizi zehirleyen bonzai buna en büyük örnek. Bunun sebebi ise, bonzainin hem ucuz olması, hem bağımlılık yapması hem de insanı kolaylıkla ölüme gönderebilmesi en büyük sebep. Toplu ölümler için ise karşımıza salgın hastalıklar çıkıyor.
Dünya da hemen hemen her yıl farklı bir virüsün ortaya çıkması, çoğu araştırmacının ise bu virüslerin labaratuvar yapımı olduklarını açıklaması oldukça manidar. Diğer taraftan süren iç savaşlar, açlık ve fakirlikte, bu yolda istenen amaca ulaşılması için büyük güçler tarafından alttan alta ısıtılan diğer araçlar olarak ortaya çıkıyor. Bu konuya farklı bir çok filmde yer verildiğini söylemesek olmak. Bu filmler direk olarak Altın Milyar ifadesini kullanmasalar da, konularında dünya nüfusunun hızla azaltılması gerektiğini işlemekte ve insanların bilinç altlarına yerleştirmekte. Bu anlamda 70’lerde çıkan Yeşil Soylent (Soylent Green) filmi bir klasik adeta.
Sonuç olarak baktığımızda, 1900 yılından günümüzde kadar dünya nüfusu 1,5 milyardan 7.5 milyar kişiye ulaşmış durumda. 2100 yılına kadar ise bu sayının 14 milyar kişiye ulaşması bekleniyor. Bencilliğin, tembelliğin ayrıca açlığın ve obezitenin aynı anda yaşandığı dünyamızda, kendi rahatları için başkalarını feda edebilecek ve bunu da gözünü kırpmadan yapabilecek binlerce güçlü insan bulunuyor. O yüzden uyanık kalmakta ve her şeye komplo teorisi gözüyle bakmamakta fayda var.
LAZERUS
Komplo teorisi söylemi dahi kendi bünyelerinde geliştirilen bir söz, yapılan eylemlerin inandırıcılığını azaltması için...
Güzel bir paylaşım olmuş tebrikler....
Yorumunuz için teşekkürler
steemauto otomatik upvote oylama sistemine katılın yazılarına otamatik olarak upvote alın. https://steemit.com/tr/@kont82/steemauto-otomatik-upvote-oylama-sistemine-katilin
Congratulations @ocn! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :
Award for the number of upvotes
Click on the badge to view your Board of Honor.
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP