Disappearing Professions and Our Old Lives / Kaybolan Meslekler ve Eski Hayatlarımız ( EN-TR)

Greetings,

What happened to the professions that were perhaps among the dreams of many in the past? Professions that were popular in their time and that embellished everyone's dreams are about to disappear today, let's put it aside. Let's take a look at these professions shelved with the developing technology. Since I will talk about old professions and our old cultural values in this article, my pictures will be natural landscapes that I share from life.

Merhabalar,

Geçmiş dönemlerde, belki de çoğu kişilerin hayalleri arasında olan mesleklere ne oldu? Zamanında popüler olan ve herkesin hayallerini süsleyen meslekler, artık günümüzde, yapılmasını bir kenara atalım, yok olmak üzereler. Gelişen teknoloji ile rafa kaldırılan bu mesleklere şöyle bir göz atalım. Bu yazımda eski meslekler ve eski kültürel değerlerimizden söz edeceğim için, resimlerim de yaşamın içinden paylaştığım doğal manzaralar olacaktır.

New conveniences are being experienced in professions with technology, where recently developed artificial intelligence concepts come to the fore. Like the ease of online shopping... Thanks to the developments that minimize the concept of time, we can easily do our jobs and send messages to our loved ones far away. Unfortunately, we cannot even remember the names of the professions that have become a part of social life among people in ancient times.

Son dönemde geliştirilen yapay zeka kavramlarının ön plana çıktığı teknoloji ile mesleklerde yeni kolaylıklar yaşanıyor. Online alışveriş kolaylığı gibi... Zaman kavramını en aza indiren gelişmeler sayesinde işlerimizi kolayca yapabiliyor, uzaktaki sevdiklerimize mesajlar gönderebiliyoruz. Eski zamanlarda insanlar arasında sosyal hayatın bir parçası haline gelmiş mesleklerin isimlerini bile hatırlayamıyoruz ne yazık ki...

Let's start with sharpening. Probably, when our new generations hear the name, they will not be able to make sense of it, those who do this profession are called sharpeners. I remember very well, when I was a young boy in Bartın, the city where I lived, I used to go with my father to a large square called Kemerköprü. Every Tuesday, a market was organized here. Especially those who wanted to buy local and organic products would come to this market. Those who lived in the villages and gardened in Bartın would prepare their stalls early in the morning to sell their products here. On the way to that market with my father, in the neighborhoods and streets, there would be people around my father's age, with a large work bag on their backs and hands that looked as if they had touched a light coal. These people would shout “sharpener”. Sharpeners, who used to be the remedy especially for shopkeepers and housewives who practiced their own professions at home, are now almost non-existent. In order to make tools such as sickles, saws and hoes, which were mostly used in village life, sharper, they would sharpen them with sharpening machines. The knives we use at home were also sharpened by sharpeners.

Bileyicilik ile başlayalım. Muhtemelen yeni nesillerimiz adını duyduklarında anlam veremeyecekler, bu mesleği yapanlara bileyici deniyor. Çok iyi hatırlıyorum, küçük bir çocukken yaşadığım şehir olan Bartın'da babamla birlikte Kemerköprü denilen büyük bir meydana giderdik. Her Salı günü burada bir pazar kurulurdu. Özellikle yerel ve organik ürün almak isteyenler bu pazara gelirdi. Köylerde yaşayan ve Bartın'da bahçecilik yapanlar sabah erkenden tezgâhlarını hazırlar, ürünlerini burada satarlardı. Babamla o pazara giderken mahallelerde, sokaklarda sırtında büyük bir iş çantası, elleri hafif bir kömüre dokunmuş gibi duran babam yaşlarında insanlar olurdu. Bu insanlar “bileyici” diye bağırırlardı. Eskiden özellikle esnafın ve evde kendi mesleğini icra eden ev hanımlarının çaresi olan bileyiciler artık yok denecek kadar az. Daha çok köy hayatında kullanılan orak, testere, çapa gibi aletleri daha keskin hale getirmek için bileme makineleri ile keskinleştirirlerdi. Evde kullandığımız bıçaklar da bileyiciler tarafından bilenirdi.

Remember, once upon a time, we used to buy our milk from the people who used to walk around the neighborhood with the copper cups they carried on their backs. Or we used to buy the milk obtained from the cows kept by the families living in the villages close to the neighborhood. Again, when I was little, there was Aunt Nazlı and Uncle Erol who lived close to us in the Orduyeri Neighborhood where we lived. He was a close neighbor with whom we often met as a family. Uncle Erol and Aunt Nazlı would go to the village of Akpınar, close to the center, three days a week to the house where her parents were staying. In the village, his parents took care of 10 cows. They would sell the milk from their cows to their close relatives and neighbors. Occasionally, as soon as Uncle Erol came back from the village, he would go door to door in the neighborhood with white milk jerry cans and ask if there was a need for milk. In other words, Uncle Erol was a milkman.

Hatırlayın, bir zamanlar sütümüzü mahalle aralarında sırtında taşıdığı bakırdan yapılmış, bakraçlarla gezen kişilerden alırdık. Ya da mahalleye yakın köylerde oturan ailelerin baktıkları ineklerden elde ettikleri sütleri satın alırdık. Yine küçükken, oturduğumuz Orduyeri Mahallesinde bize yakın oturan Nazlı Teyze ile Erol Amca vardı. Ailecek sık sık görüştüğümüz yakın bir komşumuzdu. Erol Amca ve Nazlı Teyze, haftanın üç günü , merkeze yakın olan Akpınar köyüne anne ve babasının kaldıkları eve giderlerdi. Köyde anne ve babası 10 ineğe bakardı. İneklerinden sağdıkları sütü de yakın akrabalarına ve çevresindeki komşularına satarlardı. Bizde sütümüzü o komşularımızdan alırdık. Arada sırada Erol Amca, köyden gelir gelmez, elindeki beyaz süt bidonları ile mahalleyi kapı kapı dolaşır, süt ihtiyacı olup olmadığını sorardı. Yani Erol Amca sütcülük yapardı.

Finally, let me talk about basketry. Basketry is one of the more common professions in village life. This type of profession, which is mostly seen in the Black Sea region, is still being practiced in Kastamonu, Trabzon and Rize, which are close to my hometown. It was made by weaving wands from the thin shoots of the cut trees and the long unlignified stems of the plants growing in the region. Some handicraft was also required for this work. The molds we use in the village are made from these materials. Even though I tried to make molds with my grandfather in the village, I was not very successful. There are still those who do this profession. But they mostly sell these knitted baskets as ornaments.

Son olarak, sepetçilikten bahsedeyim. Yine köy yaşamında daha çok yaygın olan mesleklerden biri de sepetçiliktir. Daha çok Karadeniz bölgesinde görülen bu meslek türü, memleketime yakın olan Kastamonu, Trabzon ve Rize taraflarında hala daha sürdürülmektedir. Kesilen ağaçların ince sürgünlerinden ve yörede yetişen bitkilerin uzun odunlaşmamış saplarından elde edilerek değnekleri örerek yapılıyordu. Bu iş için biraz el sanatı da gerekiyordu. Köyde kullandığımız küfeler, bu malzemelerden yapılıyor. Hatta köydeki dedem ile birlikte küfe yapmaya çalışsam da çok da başarılı olamadım. Hala bu mesleği yapanlar var. Ama daha çok bunu örme sepetler süs eşyası olarak satıyorlar.

When we go back to the past, we see that some of our opportunities were not as easy and simple as they are today. We lived under difficult conditions when there was no technology, when there was no ease of access to many products. In the past, transportation was done with horses and carts. We did not have enough hospitals. When we look at the life expectancy of people, it was shorter. With the development of science and technology, the welfare level of those living in the world has also increased. Many diseases were cured. Thus, human life has been extended. Now, with the developing technology, people can even live up to 100 years old. Even more...

Şöyle geriye dönüp çok eskilere gittiğimizde, bazı imkanlarımızın şimdiki kadar kolay ve basit olmadığını görüyoruz. Teknolojinin olmadığı, çok fazla ürünlere eşirim kolaylığının olmadığı dönemler de zor şartlar altında yaşamışız. Eskiden atlarla ve yük arabalarıyla taşıma işlemleri yapılırdı. Yeterli hastane sayılarımız yoktu. İnsanların yaşama önmürlerine baktığımızda daha kısaydı. Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle, dünyada yaşayanların refah seviyesi de arttı. Bir çok hastalığın da tedavi bulundu. Böylelikle insan ömrü uzadı. Şimdi gelişen teknoloji ile birlikte, insanlar 100 yaşına kadar bile yaşayabiliyorlar. Hatta daha fazla...

Now I see that the new generation has ready access to things that they would have obtained by themselves. In the past, we used to try, struggle and solve things on our own. We used to look in the mailboxes. Or a postman would knock on our door and give us a white square letter with an old stamp on it. We used to get excited. We had small grocery stores. In the mornings, we used to buy our bread, cheese and sugar from our grocery uncle in a corner of the street or neighborhood where we used to go out in our house clothes with our smiling faces. Our grocery uncles used to be our partners in trouble.

Şimdi bakıyorum da yeni nesilin, kendilerinin uğraşarak elde edecekleri şeyleri, hazır olarak ulaşabiliyorlar. Oysa bizler, eskiden kendi kendimize bir şeyleri çabalar, uğraşır ve çözerdik. Eskiden posta kutularına bakardık. Ya da bir postacı kapımızı çalarak beyaz kare şeklinde üzerinde eski bir pul olan mektupları bize verirdi. Bizde heyecanlanırdık. Küçük bakkallarımız vardı. Sabahları, ev kıyafetleri ile çıktığımız sokağın ya da mahallenin bir köşesinde bulunan bakkal amcamızdan ekmeğimizi, peynirimizi ve şekerimizi, gülen yüzümüzle yaptığımız diyalogla alırdık. Bakkal amcalarımız yeri geldiğinde bizim dert ortağımız, olurdu.

In the past, people learned about real life by living it and enduring hardships. We used to carry water in jerry cans from the fountains near the house, we used to watch the garden or orchard. Those who were engaged in animal husbandry used to let their children graze animals at a young age. Collecting firewood from the mountain and reaping the wheat in the field with a sickle constituted the social life of the people. What we lived and did in life socialized us in a way. We were seeing the university of life by living life itself. We had sincere friendships with our relatives and neighbors. Unannounced, we could go to a neighbor's house, whose door was always open, to sit or help. We even ate together. We knew how to be content with less and we were strong. We were not obsessed with brands and fashion as we are now. There was not so much difference between rich and poor. Most importantly, our bonds of love and respect were much stronger. At home, elders were listened to and respected. Guests were valued and accepted as guests of God. In short, we used to be more beautiful.

Eskiden insanlar, gerçek hayatı, yaşayarak ve zorluklara katlanarak öğreniyorlardı. Eve yakın çeşmelerden bidonlarla su taşıma, bahçeyi ya da bostanı gözetleme işini yapardık. Hayvancılıkla uğraşanlar, küçük yaşta çocuklarına hayvan otlatırlardı. Dağdan odun toplama, tarladaki buğdayları oraklı biçme, insanların sosyal hayatını oluşturuyordu. Hayatın içindeki, yaşadıklarımız ve yaptıklarımız bizi bir bakıma sosyalleştiriyordu. Hayat üniversitesini hayatın ta kendisini yaşarak görüyorduk. Akrabalarımızla, komşularımızla samimi dostluklarımız vardı. Habersiz, bir komşunun, kapısı her zaman açık olan evine oturmaya ya da yardım etmeye gidebiliyorduk. Hatta hep birlikte yemek bile yiyiyorduk. Azla yetinmeyi biliyorduk ve güçlüydük. Şimdilerde olduğunu gibi marka ve moda takıntılarımız yoktu. Zengin ve fakir arasında bu kadar çok fark yoktu. En önemlisi sevgi ve saygı bağlarımız çok daha güçlüydü. Evde büyüklerin sözü dinlenir, hürmet edilirdi. Gelen misafire değer verilir, tanrı misafiri olarak kabul edilirdi. Kısacası biz eskiden daha güzeldik.