Kemal Sunal Filmleri İzleme Maratonu ve Ortaya Karışık Şeyler

in Trliste2 years ago


beautiful-3353171_640.jpg
Kaynak

Herkese selamlar. 🙋‍♀️

Uzun bir süre yazacağımı düşünmüyordum ama artık güzel haberi vermeliyim diyerek oturdum ekran karşısına. Şu postumda bahsettiğim Minik Özgür için gereken miktar geçen ay toplandı ve şifa bulacak inşallah. 🎉
Bu mucizenin kısa bir sürede gerçekleşmiş olmasına inanamıyorum. Güzel ve iyi insanlar hâlâ var dedirtti bana. Katkıda bulunan, dua eden herkese kalben teşekkür ediyorum.. 💐

Bu yazının gidişatı konusunda hiçbir fikrim yok. İç dökmeli günlük şeklinde mi ilerlemeli yoksa izlediklerimden mi bahsetmeliyim bilemiyorum. Keşke karşımda konuşarak anlaşabilseydik. Ya da hiç konuşmadan. Bahsedip sıkmak da istemiyorum kimseyi ama hiçbir şey olmamış gibi geçmek de. Ne istediğimi ben de bilmiyorum.

Geçtiğimiz hafta karşı dairemde yangın çıktı. Dumanların, çelik kapının çevresinden bizim eve sızmasıyla farkına varıp gerekli yerleri aradık. O anki yaşadığım paniği hâlâ unutamıyorum. Evden sadece telefonu alıp aşağı indiğimizde, pencereden yükselen alev ve dumanları korkulu ve endişeli yüzlerle izledik. O an televizyondan şahit olduğum, depremde yıkılmak üzere olan evlerini sokaktan üzülerek izleyen insanlar geldi aklıma.. İnsan yaşamayınca bilmiyormuş, anlayamıyormuş, sadece anladığını sanıyormuş meğerse. O an tüm sahip olduklarının elinden uçup gidebileceğini anlıyor insan. Aslında hiçbir şeyin senin olmadığını.
Evdeki kitaplarım, değerli eşyalarım, hatıralarım birkaç dakika önce benimleyken şimdi uzaktan onu seyrediyordum. Üç itfaiye aracı, ambulans ve polislerle ana baba günü olmuştu her yer. Evden çıkarken dumana maruz kaldığım için de kendimi iyi hissetmiyordum. Ama en çok sinirlendiğim şey yangına sebep olan Suriyeli ailenin hiçbir şey olmamış gibi güle oynaya binayı terk etmesiydi. Şu an bu satırları bile düzgün şekilde yazmak, hakaretvari cümle kullanmamak için duraklayarak yazıyorum ama onlara olan öfkem geçmedi. Üst katlarındaki, daha bir aylık olan bebek ölebilirdi düşüncesi beni sinirlendirmeye yetiyor. Biz büyükler bile etkilenmişken, dumandan burnumuz ve çevresi filmlerdeki gibi simsiyah olmuşken onun ve annesinin ne halde olabileceğini düşünmek istemiyorum artık. Tamam sakin olmalıyım. Umarım bu bina onlardan kurtulmuştur da paragöz ev sahipleri bir daha böylelerini oturtmaz.

Bir müddet evden uzak kaldım. Pencereleri açıp havalanmasını sağlayarak gidince de 'acaba hırsızlara davetiye mi çıkardık?' diye düşünüp endişelendim. Ama korktuğum olmamış neyse ki. Sadece tüm evin ve eşyaların baştan aşağı yıkanıp temizlenmesi gerekiyor. Antrenin de boyanması. Şimdilik apartman içi ve dışının boyanmasını bekliyorum. Çünkü oradan hala duman ve is kokusu geliyor. Bayramdan sonra beni çok güzel günler bekliyor yani. 🙇‍♀️

📚 📚 📚

Off içim karardı be başka şeylerden bahsedeyim biraz. Bu süreçte daha doğrusu depremden beri hiçbir şey okuyamaz oldum. Elime alıp bırakıyorum yabancı gibi geliyor bana artık. Biraz iyi hissettiğim zamanlarda kitap alışverişi yapıyorum. Jules Verne'in eksik kalanlarını topladım biraz. Aslında İş Kültür'ün çıkardıkları daha hoş olmasına rağmen nedense devamını getirmediler. Ben de Alfa'nın o kapak ve sırtlarını sevmediğim, dar ve uzun kalıplı kitaplarını alıyorum mecburen.
Küçükken severek okuduğum İki Yıl Okul Tatili ve Esrarlı Ada'nın tam metinlerini bulmak mutlu etti beni. 🎈
Bana okumayı sevdiren, hayal gücümü geliştiren bir yazardır o. Issız adada kalmalı hikayeler o yüzden hep ilgimi çekiyor. Hayatın yeniden öğrenildiği, doğanın keşfedildiği satırlar muhteşem. Bana göre bir çocuğa veya okuma alışkanlığı kazandırılmak istenen birine hediye edilebilecek en güzel eserlerden.

Sonra yine Alfa'nın çıkardığı Tenten çizgi romanlarından bir tanesini daha kütüphâneme kazandırdım. Güzel bir nostalji olacak diye umuyorum. Henüz okuyamadım ama çocukken onun çizgi filmlerini severek izlerdim. Polisiye ve gizemli olaylar ta o zamanlarda ilgimi çekiyormuş. :) Değişik ülkelere trenle ve gemiyle seyahat edilmesi heyecanlıydı. Sevgili arkadaşım @bilginhilal de beğenir bence bu çizgi filmini. 🌸

Hastanedeyken sipariş ettiğim ama tedarik edilmediği için iptal edildikten sonra hiçbir yerde bulamadığım çizgi romanı İdefix'te görünce çok şaşırdım. Öylesine aratmıştım çünkü. Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti'nin ilk cildiydi. Okumadım daha ve sever miyim bilmiyorum ama sırf bulabilmek için verdiğim mücadelenin hatrı var.

Amazon'da başka bir satıcıdan verdiğim iki ciltlik bir kitapta sorun yaşadım. İlk cildini göndermemişler, maille ulaşmama rağmen çözüme kavuşmadı daha. İnsanlarda okuma ve anlama sorunu olduğunu düşünüyorum ciddi ciddi. Müşteri Hizmetleri ile de konuştum, maille de ifade ettim ama satıcıya ilettikleri bilgi mesajında "1. cildini göndermişsiniz, 2.yi de gönderin" denmiş. Ben ne yapacağım iki tane 2. cildi diyecekken, satıcının gönderdiği mesaj da tam üzerine geldi. "Kargoyu teslim almışsınız, iyi günler." Umarım çözüme kavuşur bu mesele. Yoksa Kimsesiz Çocuk gerçekten ismini yaşatacak bana.

🏕 🏕 🏕

Bu günlerde fazla düşünmemek için kafamı meşgul etmeye çalışıyorum. Youtube'da takip ettiğim kanallardaki tüm videoları izledim. Kamp ve karavan içeriklerinin hepsini tükettim. Komplo teorileri içeren, uzaylı, gizemli, metafizik içerikli videoları da ihmal etmedim tabi ki. Farah Yurdözü'nü dinlerken uyuyakalmamın sebebini çözemedim daha. Uyumak istediğim zamanlarda açıyorum hatta, ilk beş dakikasından sonraki olayları duymamış oluyorum. 🤷‍♀️

Sessiz vloglar da dinginlik veriyor. Başka ülkelerde yaşayan insanların, özellikle Koreli ve Japonların içerikleri çok hoşuma gidiyor. Beğendiğim kanalların isimlerini daha önceki yazılarımda vermiştim.
Bir eleştiri yapmak gerekirse; bizim insanlarımızın içerikleri tamamen temizlik ve yemek üzerine kurulu. Bir gün banyo diğer gün mutfak, sonrasında odalar ve dolaplar. Kirlenmeden tekrar tekrar aynı mekânların temizliği çok sıkıcı. 'Minimal ve sade evim' şeklinde başlıklar atarak izleyici çekmeye çalışanların eşya fazlalığına rağmen sürekli alışverişe sürüklenmeleri de şaka gibi. Minimal kelimesinden nefret ettim sayelerinde. 2x hızında seyretmeme rağmen yine de yavaş geliyor. Bu yüzden eskisi gibi bakamıyorum onlara.
Diğerleri hem gündelik yaşamlarını sergilerken hem de kültürlerini en güzel şekilde yansıtıyorlar. On dakikalık videonun sonunda mutlaka bir şey öğreniyorsunuz.

🙈 🙈 🙈

Geçtiğimiz günlerde Kemal Sunal filmlerine sardım. Televizyonda gördükçe defalarca izlememe rağmen hiç sıkmayan ve beni her daim gülümseten filmleri yeniden seyrettim. Bazıları da hüzünlüydü, devamını getiremedim. Öğretmen mesela. Anadolu'nun küçük bir okulunda yılın öğretmeni seçilmesinden sonra İstanbul'a tayininin çıkarılması, terfi görünümlü ceza gibidir. Aldığı maaş hiçbir şeye yetmediği için önce otobüse binmekten vazgeçer sonra da ek iş yapmaya başlar. Fakat bunda başarılı olamaz. Giderek delirmesine şahit olmak çok üzücü. O an yarıda bıraktım. Sonunu bilsem de onu acı içinde görmeye dayanamadım.

Varyemez filminde bir adamın yalnızlığına tanıklık etmek de üzücüydü ama sonunda gerçek değerin ne olduğunun farkına varılması güzeldi. Ayrıca müzikleri efsane. 🙆‍♀️
Ruh çağırma sahnesinde, riyakâr aile fertlerinin durumu apaçık görünüyor.

Gülen Adam en sevdiklerimden ve bu seride ilk aklıma gelendi. Doğarken gülen ve bir daha hiçbir şeye ağlamayan, ağlayamayan bir adamın durumunun; bilim adamlarınca hastalık olarak görülmesi de hayli manidar. Evini sırtında taşırken gerçek sevgiyi yanında bulması hayattaki en büyük şansıydı. Her güçlüğe birlikte dayanmak ve zorlukları sevdiğiyle birlikte aşabilmek ne güzel. Bu arada karavan ve küçük evlerin atası olduğunu da unutmayalım, o her daim hareket hâlindeki evi. 💁‍♀️

Onun filmleri hep toplumsal bir yaraya parmak basıyor. Gülen Adam'daki gecekondu meselesi örneğindeki gibi. Kılıbık ve Kiracı filmlerinde de kiralık ev sorunu ile ev sahibi-kiracı olaylarını anlatıyor. Tıpkı bu günlerde yaşanılanlar gibi..

Kılıbık filmindeki en sevdiğim sahne şu: Ev sahibi olan Ali Şen üst katta haltercilerle, alt kattaki folklor ekibiyle ortadaki kiracısını eziyetle evden çıkarmaya çalışan biridir. Alttaki boş evde, davul-zurna eşliğinde halk oyunu yarışmasına hazırlanan kişilerin gürültüsüyle gecenin bir yarısında uyanırlar. Eşi olan Nevra Serezli kocası Kamil'i susturması için aşağı yollar ama ses kesilmeyince kendisi de peşinden gider. O sırada Kemal Sunal oynayanların arasında halay çekiyordur. Kapıdan Kaaamiiiillll diye seslenir ve Neeeee diyerek oynamaya devam eden kocasını yaka paça evine götürür. :D
Gelişen olaylar sonucu katil sanılarak hapse atılan Kamil; eşinin, çocuklarının ve tüm mahallelinin saygısını kazanır. Ne kadar tuhaf. İnsanlar, efendi olanları sevmek yerine kötülere tapınıyor resmen. Filmlerde öyleydi, gerçekte de aynı şekilde hâlâ.

Korkusuz Korkak, Umudumuz Şaban, Yedi Bela Hüsnü, Gerzek Şaban, Sahte Kabadayı ve daha nicesinde bu olgu var. Saf, temiz ve iyi biriyken insan yerine konmayan ama adam dövünce yahut öldürdü sanılınca yere göğe sığdırılamayanlar..
Bir de hep birilerinin kurtarıcı olarak görülmesi meselesi var. Adaleti sağlaması için gidilen kişi, en az diğeri kadar kötü olsa da işlerine yaradığı için el üstünde tutuluyor insanlarca.

Yakışıklı filminde de kiralık ev bulma konusuna değinilmiş. 'Yalnız Kalpler' ile 'Yakışıklı' rumuzlu gençler, telsizle arkadaş arıyorlar. Oyun gibi sahneler o güzel müzikle birleşince gülümsetiyor insanı. 🙆‍♀️

Sonunda aşık olup evleniyorlar ama oturacak ev bulamayınca biraz kamyonda biraz da çadırda kalıyorlar.
Yaşanılanların şu günlerden hiçbir farkı yok.
En yakın insanların bile nasıl da maddiyatçı ve ikiyüzlü olduklarını anlatıyor genel olarak.


Bazı filmleri televizyonda milyon kere yayınlanırken bazıları da hiç gösterilmiyor. Özellikle fakirlik edebiyatının bolca olduğu ve günümüzle bağdaşan yönlerinin bulunduğu filmler. Zübük gibi. Hayal meyal hatırlıyorum ama hepsi aklımda değil.
Başka bir şey ararken karşıma Polizei filmi çıktı. Daha önce hiçbir yerde görmemiştim.
1988 yapımı, Almanya'da geçiyor. Berlin Duvarı henüz yıkılmamış. Göçmenlerin oradaki durumları bana ülkemizdeki mülteci sorununu anımsattı. Ne kadar farklı olduğumuzu da.
Almanya'daki gurbetçilerin oradaki yaşantıları, oraya nasıl bir gözle baktıkları ve neler hissettiklerine değinilmiş. İzlerken birçok şey geliyor aklınıza. Aynısı bizim ülkemizde yaşanıyor çünkü..

Ali Ekber karakteri bir Alman kızına aşık olur. Arkadaşları ona bir oyun yapıp kızın ağzından mektup yazınca ve devamında gelişen olaylarla birlikte Ekber bambaşka bir karaktere bürünür. Neden bilmiyorum benim hoşuma pek gitmedi film. Sadece eski Almanya görüntüleri ve sosyal hayatı için izlenebilir.

Deli Deli Küpeli de her zaman ilk tercihlerimden olmuştur ve kaç defa izlemişimdir hatırlamıyorum. Keşke her akıllımız onun gibi olsa, keşke her devlet adamımız onun gibi vicdani ve insani olsa, keşke dürüst ve namuslu olabilse herkes..

Abuk Sabuk 1 Film diye acayip bir şeye denk geldim. İsmi uygun bir seçim olmuş. Gülen Adam filminin tersi gibiydi. Herkes onu güldürmeye çalışıyordu. Ucunda milyonlar olan, bir Yetenek Sizsiniz ya da Yeteneksizsiniz yarışması gibiydi. Sonu güzeldi ve içinde anlamak isteyenlere birçok mesajın olduğu bir filmdi. Bunun da televizyonda yayınlandığını hiç görmemiştim, ilginçti.

Yoksul dönemin İstanbul'unun ve aslında ülkenin birkaç saate sığdırılmış hâli gibi. Filmin her karesi ve sahnesi çekildiği dönemi resmetmiş. Belgesel gibi sanki. Konusu kısaca şöyle: Çok katlı kocaman bir hanın içinde birçok dükkan var. İçinde çalışan her kesimden ve her yaştan insanların konuşmalarına, yaşantılarına, fikirlerine ve çalışma şartlarına tanıklık ediyoruz. Yoksul isimli çaycı rolündeki Kemal Sunal da tüm katlara yetişmeye çalışan, her olayın içinde kendisini bulan bir garip.
Onu izlerken aklıma hiç Şaban gelmedi mesela. Sanki film değilmiş de hayatın kendisiymiş gibi. Büyük Abud Efendi Hanı'na bir gizli kamera konmuş da bu sayede oranın gündelik yaşamına şahit oluyor gibi hissettim kendimi. İnsanların zalimliğe maruz kaldıktan sonra güç ve para bulunca, o kişiden daha zalim olmasını da gördüm. Para kazanmak için her şeyin mübah sayıldığını da. Bir de filmin müzikleri o kadar güzeldi ki dönemin arabesk şarkıları öyle güzel harmanlanmıştı ki dinlerken birçok hayali görüntü geliyordu zihnime. 🎶🎶

🌼🌿🌼🌿

Geçen akşam daha önce bilmediğim iki filme baktım. Devlet Kuşu ve Keriz idi. Nasıl bunaldım nasıl gıcık oldum anlatamam. Zaten ilki, daha önce Ayhan Işık ve Fatma Girik'in 1960'lardaki filminin uyarlamasıymış. Belki ona bir göz atarım sonra.
Keriz ise tamamen insanı gerip 'bu kadar cahillik de olmaz, sen aptal mısın be' denilecek türdendi. İsmi iyi seçilmiş anlayacağınız. Paraya tapan, cahil, iftiracı, dedikoducu, fitneci, yalancı ve saf kötü insanların bolca olduğu bir filmdi. O kadar uzun geldi ki sanki hiç bitmeyecekmiş gibiydi. Neyse sonuçta oyuncular çok iyiydi, o yüzden nefret ettirdiler kendilerinden. Özellikle Ali Şen ve Aliye Rona mükemmeldi. 🙊
İhsan Yüce'nin kızlarına güvenmesi ve iftiralara inanmamasına değinmeden geçmek istemedim. O devirde böyle bir babaya sahip olmak büyük şans..

Ali Şen, Köşeyi Dönen Adam filminde de vardı ve yine rolünün hakkını fazlasıyla vermişti. Üç kağıtçı, uyanık, dini duyguları para için hiçe sayan ve kurnaz bir tipti canlandırdığı karakter. Yine ava giderken avlananlardandı.
Film, Müjdat Gezen'in 'Eşeğin Karnındaki Elmas' isimli eserinden uyarlanmış.
Kemal Sunal yine fakirdir ama bu kez kendisine Amerika'daki zengin amcasından miras kalır. Onu itip kakan tüm tanıdıkları bu kez sahte sevgi gösterileri yapmaya ve gelecek mirastan pay kapmaya çalışır. Gele gele bir eşek gelir. :) O zaman herkesin gerçek yüzleri de meydana çıkar tabi ki.
Bir gazetecinin fikriyle onlardan tatlı bir intikam almak ister ve eşeğin karnında elmasların olduğu yalanını ortaya atar. Ondan sonrası cümbüş. Para için her şeyini satanların filmi de denilebilir kısaca..

Sakar Şakir de komik repliklerin ve durumların olduğu bir film. Tokatçı'daki Karbonat Erol burada da Gardırop Fuat olarak karşımıza çıkıyor.
Ölen amcasından İstanbul'da bir apartman ve bakkal dükkanı Şakir'e miras kalır. Fakat akrabaları hileyle onun elinden almaya çalışır. Her türlü kötü durumdan bir şekilde sıyrılmayı başarır sakar oğlan. :)
Ali Şen ve Adile Naşit de bu filme renk katanlardan. O kadar doğallar ki sanki oynamıyor da yaşıyorlar gibi. Hele ki amcanın uçak olup ortamdan uzaklaşması efsane. :D
Şakir ve amcası arasındaki şu diyalog dönemin bazı hâllerini ortaya döküyor aslında:

-- Bu ne biçim pirinç, yarısından çoğu çakıl. Bu mahalleli pirinç yerine taş yiyor valla.
++ Oğlum ne yapıyorsun hiç pirincin taşı ayıklanır mı?
-- Ama neden ayıkla pirincin taşını demişler?
++ Onu diyen halt etmiş, taşı ayıklamaya kalkarsan çuvalda pirinç kalmaz.
-- Peki biz ne satacaz amcacım?
++ Hile satıcan ki ihya olasın.
Sakar Şakir | Şakir ve amcası

Bıçkın filminde Kemal Sunal, Kemal Sunal'a karşıdır adeta. :) Kendisini oynar burada usta isim. Bir de ona ikizi kadar benzeyen Ali karakterini. Nilgün Belgün'ün canlandırdığı kız aslında Kemal Sunal'a aşıktır. Her setini basıp ona olan sevgisini dile getirir fakat yapışkan aşık tiplemesinin ötesine geçemez. Mahalledeki Ali ise ona gerçek bir sevgi beslemesine karşın hep kötü muamele görür.
Burada aşkın bir insanı kör etmesini mi yoksa kızın gerçekten aptal olmasını mı anlamamız lazım bilemedim. Belki de her ikisi. Bazen insan gözünün önündekini görmez de bir hayalin peşinden koşar. Dış görünüşe değil de kalbe bakanların kazandığı bir filmdi. 🙆‍♀️

İnek Şaban filminde de yine iki karakterle karşımıza çıkar Kemal Sunal. Biri futbol kulüpleri arasında transfer manyağı olan ünlü kaleci Bülent, diğeri de karpuzcu Şaban'dır. Yine bir karışıklık neticesinde diğerinin yerine geçen Şaban, karpuzculuk hünerlerini top kurtarmada da gösterir.
Çerezlik filmlerinden biriydi benim için.

Japon İşi de sevdiklerimden. Bazı sahneleri hoşuma gitmese de zamanın ötesinde bir film. Bilim kurgu yanının olması harika. Küçükken öyle bir 'oyuncağa' sahip olmanın hayalini kurardım. Ne zaman gerçekleşecek bilmiyorum. :)
Kemal Sunal'ın canlandırdığı Veysel karakteri, ünlü şarkıcı Başak rolündeki Fatma Girik'e sevdalıdır. Fakat sınıf farklılığı yüzünden bu aşk karşılıksız olarak kalır.

Başak beni sevmesin ama yanımda olsun, bana baksın, gülsün..
Japon İşi | Veysel

Böyle düşünen ve kendini çaresiz bir derdin içinde bulan Veysel'e üzülür herkes.
Hayatını kurtardığı bir Japon ise, bu iyiliğine karşılık hiç tahmin edemeyeceği bir hediye gönderir ona: Başak'ın yapay zekalı bir robotunu. 🙆‍♀️

Karşısında sevdiği kişiyi bulunca yaşadığı kısa şokun ardından dünyalar onun olur. Yüzüne tebessümle bakan, her sözüne itaat eden sevdiğinin sahici olmayan varlığı bile onu mutlu eder.
Sonrasında bir robotun insana duyduğu aşka, onun için kendinden vazgeçmesine tanıklık ederiz. Veysel'in rüyalarında kendini boşluğa bıraktığı apartmanın, filmin sonunda üzücü bir mekâna dönüşmesi de hüzünlüydü.. Tekrar tekrar izleyebilirim o sahneyi.


Onun filmleri, sadece komedi unsurunun olduğu boş yapımlardan her zaman ayrılırdı. Çünkü güldürürken düşündürür, bazen de ağlatırdı. O kadar sahici ve zamansızdı ki. Tıpkı Bekçiler Kralı filmi gibi. O en sevdiklerimden ve her zaman aklımda olanlardan. Şimdiki zamanlara en çok benzeyenlerden biridir ayrıca.
Halkın yaşadığı sorunlar, küçükken izlediğimde hayal gibi gelirdi ama şimdi hepsini daha iyi idrak edebiliyorum. İşini iyi yapmanın ne kadar değerli bir şey olduğunu da anlatıyor. Bir bekçinin; bir mahallenin, bir semtin, hatta ilçenin birçok sorununu çözebileceğini gösteriyor. Yeter ki ona engel olunmasın, çelme takılmasın. Şaban, bekçilikte başarılı olmasını bir bakanın yeğeni sanılmasına borçlu. 'Bakanın Yeğeni' zırhı üzerinde olduğu için kanunları ve kuralları korkmadan uygulayabildi. Demek ki istenirse her şey en güzel şekilde yapılabilirmiş. Para hırsı galip gelmediği sürece tabi ki..

Düttürü Dünya'yı da ilk defa izledim. Kemal Sunal'ın en sevdiği filmi olduğunu duyunca daha bir dikkatle baktım. İlgimi çeken yanı, bol bol eski Ankara görüntüsüyle karşılaşmaktı. Gecekondu mahalleleri, Ulus ve şimdi de var olan pavyonların olduğu cadde, filmin mekânlarıydı. Üniversite hayatım boyunca mecburen her gün o caddeden geçmiştim. Kızılay'a giden veya dönen herkesin yolunun düştüğü bu sokaklar sanki hiç değişmemişti. Filmdeki hâlinden hiç de farklı değil şu an.

Filme dönersem, izleyince dönemin siyasi ve ahlaki yönünü anlayabiliyorsunuz. Yaşam şartlarını, gecekondudan apartmanlara geçiş sürecini, pahalılığı, ek iş yapmanın zaruriliğini, komşuculuğu ve aynı zamanda dedikoduculuğu. Her şeyi..

Günümüzde çekilen filmlerin çoğunluğu komedi dalında, bu da hayatın gerçekliğinden kopuş ve kaçış hali gibi.
Sanki insanların hayatlarından birkaç saatliğine de olsa nefes alması için çekilmiş gibi. Ama Kemal Sunal filmleri, hayatın bizatihi içinden. Orada insanlar yaşadıklarını, hissettiklerini buluyor. O kadar bizden ki kaç yıl geçmiş olsa da hiçbir şey değişmemiş her şey bir tekerrürden ibaret gibi.

Onca film içinde İhsan Yüce'ye ayrı bir parantez açmak istiyorum. Hem oyuncu hem senarist yönüyle o kadar başarılıydı ki. Onun ismini jenerikte görünce sağlam bir şey çekilmiş olduğunu anlayabiliyordum. Bir de Zeki Ökten, Natuk Baytan ve Kartal Tibet'in yönettiği filmler çok başarılıydı bana göre.
Müziklerini de anmasam olmazdı. Her filmin kendine has ve duyunca bile gülümseten müzikleri olmasa bu kadar başarılı olur muydu bilmiyorum.
Toplamda 82 filmi varmış ustanın, ben de birkaç ay içinde hatırı sayılır kadarını (53🙊) izlemiş oldum. Sevmediğim birkaç filmine bakmadım. Hanzo, İyi Aile Çocuğu, Avanak Apti, Salako ve Davaro gibi. Kibar Feyzo ve Şaşkın Damat da sayılabilir.


Şendul Şaban, Gurbetçi Şaban, Katma Değer Şaban, Şaban Pabucu Yarım, Dokunmayın Şaban'ıma, Zehir Hafiye, Doktor Civanım, İnatçı, Tokatçı, Üç Kağıtçı, Talih Kuşu, Sosyete Şaban, Uyanık Gazeteci, Meraklı Köfteci, Davacı, Koltuk Belası, Sevimli Hırsız, Çarıklı Milyoner, Orta Direk Şaban, En Büyük Şaban, Atla Gel Şaban, Yüz Numaralı Adam, Boynu Bükük Küheylân, Postacı, İbo ile Güllüşah, Kapıcılar Kralı, Çöpçüler Kralı ve Garip izleyip not aldığım filmlerden. Hepsinden az da olsa bahsetmek isterdim ama galiba çok uzun bir yazı olurdu. 🙊

İlk defa bu şekilde arka arkaya seyredince bir şeyi daha iyi anladım. Ülkemizde bir şeylerin değişmediğini. Daha doğrusu otuz-kırk yılda bir benzer şeylerin tekrarlandığını. Bu filmler seksenli yıllar ve doksanlı yılların başında çekilmiş. O dönemde yaşanan sorunlar şimdi de kendini gösteriyor. Bir de bazı filmlerdeki gözden kaçan yanlışlıklar dikkatimi çekti. Mesela İbo ile Güllüşah'ı küçükken severek izlerdim. Dün baktığımda bazı şeyler rahatsız etti beni. Postacı filmi de öyle.

🌃 🌇 ⛼

En Büyük Şaban filmine yapılan bir yorum sayesinde, şaşırtan bir bilgi öğrendim. Önce konusundan bahsedeyim, isminden anlaşılmayabilir çünkü. (Spoiler ve fazlasını içerir.)
Gözleri görmeyen çiçekçi bir kıza aşık olur Şaban. Kendisi de fakirdir. Onun tedavi olup iyileşebilmesi için gereken ameliyat parasını arkadaşından ister. Çünkü milyoner arkadaşının hayatını kurtarmıştır ve kendisine yardım edeceğine inanır. Arkadaşını ise Kamran Usluer canlandırıyor. Zengin, aksi ve yalnız adam sarhoş olduğunda bambaşka bir insan olur. Dost canlısı, eli açık ve yardımseverdir. Sabah ayıldığında geceki olayları unutur ama sarhoş olduğunda tekrar hatırlar. Ameliyat parasının kat kat fazlasını Şaban'a vermesine rağmen uyandığında onu hırsızlıkla itham ederek şikayetçi olur. Hapse attırır.
Bu süreçte kızın gözleri açılır ve kalan parayla kendisine bir çiçekçi dükkanı açar. Şaban'ın gelmesini bekler. Dükkana gelen her zengin müşteriyi o sanar. Aylar sonra Şaban tesadüfen oradan geçerken karşılaşırlar. Tanımaz, üstelik onu dilenci sanarak eline tek bir gül ve para sıkıştırır. Üzülen Şaban'ın sesini duyunca beklediği kişinin o olduğunu anlar ve mutlu son. 💐

İşte bu film, Charlie Chaplin'in 1931 yapımı olan City Lights / Şehir Işıkları'nın tıpkısının aynısıymış. 🤷‍♀️
Bu meşhur filmin ismini çok duymuştum ama izlememe sebep bir Kemal Sunal filmi olacağını hiç düşünmezdim. Charlie Chaplin'in yazdığı, yönettiği, oynadığı ve müziklerini bestelediği film öyle güzeldi ki.. Konuşmadan, beden diliyle ve mimiklerle hayal ettiği her şeyi seyirciye anlatabilmesi muhteşem. İzledikçe hayran kalmamak elde değil. Bizimkiler uyarlamanın ötesine geçmişler her sahne bire bir aynıydı. Sadece iki yer hariç: Charlie Chaplin'in üzerine içki dökülüp ıslandığı ve denize düşerek sırılsıklam olduğu yer.
Deniz sahnesi hiç çekilmemiş. İçki döküp ıslanma sahnesi plastik bir vitrin mankeni üzerinden gösteriliyor gibi. Çünkü Şaban karakteri birkaç saniye sonra koltuğa oturduğunda üzeri kupkuruydu. Eh o kadar farklılık da olur değil mi?

Şu an, çok gereksiz şeyler anlatıyormuşum gibi geldi nedense. Hepsini silsem ve hiçbir şey yazmamış gibi devam etsem mi acaba diye düşündüm bir an. Aman neyse dijital günlüğümde kalsın önemli değil. Okuyan arkadaşlarım da kusuruma bakmazlar umarım. Son olarak Garip filminden bahsetmeden geçmek istemedim. En sonunda, mahkeme sahnesinde, hep aynı yerde beni ağlatsa da mutluluk veren filmlerden biri benim için. Küçük, kimsesiz bir çocuğa babalık yapması ve aralarındaki o güçlü bağ beni çok etkiliyor. Bir de o duygusal müziği. Sözleri olmadan ağlatan müzik..
Kalimbam ile çalmayı denemiştim, uzun zamandır elime almasam da notalarını unutmadığım tek eser diyebilirim. Umarım sevdiğim başka film müziklerini de çalabilir, yeniden ilgilenebilirim.

Onunla veda ediyorum, kendinize çok iyi bakın. Her şey gelip geçici bu dünyada, üzmeyin kendinizi ve sevdiklerinizi. 🌼🌿

Sort:  

Gerçekten zor zamanlar geçirmişsin, aynı minvalde ülke olarak zor zamanlar geçirdik. Yazınızı okurken hem üzüldüm hemde mutlu oldum. Bu arada ben sıkı bir Kemal Sunal hayranıyım. Repliklerin yüzde 60-70 ini ezbere biliyorum. İsmini duyunca bile yüzüm gülüyor. Teşekkürler. ☺️🙂

Çok teşekkür ederim güzel dileklerin için ve okumana da sevindim 🌸

Repliklerin yüzde 60-70 ini ezbere biliyorum. İsmini duyunca bile yüzüm gülüyor.

Ben de izlerken ve yazarken mutlu oldum, filmlerini seven birilerinin daha burada olması ne hoş. 🤗

Yay! 🤗
Your content has been boosted with Ecency Points, by @sudefteri.
Use Ecency daily to boost your growth on platform!

Support Ecency
Vote for new Proposal
Delegate HP and earn more

Ev konusunda tekrardan geçmiş olsun. Gerçekten korkunç bir durum. Kendimi senin yerine koyunca büyük ihtimal aynı hisleri hissederdim diye düşündüm. Cinnetin kıyısında gezinirdim.

Yazını okurken şunu farkettim ki ben Kemal Sunal filmlerini hiç dikkatli izlememişim. Okurken evet ben bu filmi izledim dedim ama ilk bakışta hiç hatırlayamadım. Sanırım tekrardan izlemem gerekecek.

Uzuuuun ve güzel bir yazı. Kalemine sağlık sevgili @sudefteri 🌸.

Cinnetin kıyısında gezinirdim.

Çok teşekkür ederim, ben de o hisle gezindim çok söylendim ama elden bir şey gelmiyor maalesef.. Umarım hiç kimsenin başına gelmez böyle şeyler. 🌸

Okurken evet ben bu filmi izledim dedim ama ilk bakışta hiç hatırlayamadım. Sanırım tekrardan izlemem gerekecek.

Tekrar tekrar izlenilesi, bence de bakmalısın. Belki senden de bir yazı gelir filmleriyle ilgili. 🙆‍♀️
Uğradığın için tekrar teşekkürler 🌸🌿

 2 years ago (edited) 

Miniğin sağlığına kavuşacak olmasına sevindim bu ara benimde takip ettiğim sma hastası birkaç bebek ilaçlarına kavuştu. İnşallah artık hiçbir bebek ilaçsız hiçbir anne çaresiz kalmaz...

Çok talihsiz olaylar yaşandı bu ara, umarım bir daha hiç kimsenin canı tehlikeye girmez... Umarım evinin yeni halini de çok beğenirsin ve sana iyi gelir.🌸✨🌼

Kitaplarla haşır neşir olmak sana çok iyi geliyor. Hiç kütüphane de çalışmayı veya sahaf olmayı düşündünmü merak ettim.📔📕📖📚
Etiketini görünce çok mutlu oldum.😃🥰 Tenten'i küçükken izlemeye çalışırdım hayal/meyal hatırlıyorum sanki. Nils bitsin hemen bakacağım 🙃🌼🌺🌸

İzlediğimiz YouTube içerikleri çok benziyor. Hatta izlemediklerimiz bile.🙃
Kemal Sunal filmleri bizim evim temel yaşam filmlerinden @bilginselcuk sağolsun.🙂

İnşallah artık hiçbir bebek ilaçsız hiçbir anne çaresiz kalmaz...

İnşallah tüm hastalar şifa bulur kimse çaresiz kalmaz..

Umarım evinin yeni halini de çok beğenirsin ve sana iyi gelir.🌸✨🌼

Güzel dileklerin için teşekkür ederim. 🌼🌿🌸

Hiç kütüphane de çalışmayı veya sahaf olmayı düşündünmü merak ettim.📔📕📖📚

Farklı şehirlerde ve farklı okullarda okumama rağmen ilkokuldan lise sonuna dek kütüphane kolundaydım ve okul kütüphanesinde görevliydim. İlk gelen kitapları hemen kapıp okurdum. 🙆‍♀️
Aslında küçüklük hayalim de bir kitap-kafe veya sahaf açmaktı. Ama onları satmaya nasıl kıyabilirim ki 🙊

Tenten'i küçükken izlemeye çalışırdım hayal/meyal hatırlıyorum sanki. Nils bitsin hemen bakacağım

Ben de Tenten'e yeniden başladım, senle de Nils'e başlamıştım:)
İyi seyirler dilerim. Evet bu konuda zevklerimiz benziyor 🙆‍♀️

Çok teşekkür ederim güzel yorumun için ve uğradığın için. 🌸🌿

Güzel haber aldığıma sevindim. Sen yazdığında ben de kendimce katkıda bulunmaya çalıştım ama sonucu takip edememiştim. Umarım güzel şeyler olur bundan sonra. Bu sene çok talihsizlik yaşadın. Hepsine çok üzüldüm. Biri için bitti artık demeni beklerken diğeri geldi. Ve en son bu yangın haberiyle ben de altüst oldum. Çok kötü şeyler atlattın. Neyse ki hepsi geride kaldı. Dilerim bunlar yaşadığın son talihsizlikler olur. Lütfen sen de bunu kendin için dile. Ben artık seni bu kadar hasta, üzgün, mutsuz görmek istemiyorum. Bana iyi görünmeni değil, gerçekten iyi olmanı istiyorum. Tüm kalbimle senin için de her zaman dua ettim bu süreçte.

İzlediklerini yazmaya karar vermene çok sevindim. Başka ülkeler konusunda tamamen sana katılyorum. Bana da bir süre sonra aynı veya benzer şeyleri izlemek sıkıcı geliyor. Aslında en çok kalabalıkların izledikleri şeyler sıkıcı geliyor. Galiba sürü psikolojisi devreye giriyor o kısımda.

Kemal Sunal filmlerini senin anlatımınla okumak çok keyifli. Çoğunu unutmuşum ben de uzun zaman olmuş izlemeyeli. Kalimba sürprizine ise gerçekten çok sevindim. Bayağı olmuştu bu güzel müziklerini dnlemeyeli. Güzel film müziklerinin devamını bekliyorum 🌸

Güzel haber aldığıma sevindim. Sen yazdığında ben de kendimce katkıda bulunmaya çalıştım ama sonucu takip edememiştim. Umarım güzel şeyler olur bundan sonra.

Teşekkür ederim, o yüzden güzel haberi de buradan paylaşmak istedim. Umarım güzel şeyler olur herkes için. 🌼

Bu sene çok talihsizlik yaşadın. Hepsine çok üzüldüm. Biri için bitti artık demeni beklerken diğeri geldi. Ve en son bu yangın haberiyle ben de altüst oldum. Çok kötü şeyler atlattın. Neyse ki hepsi geride kaldı. Dilerim bunlar yaşadığın son talihsizlikler olur. Lütfen sen de bunu kendin için dile. Ben artık seni bu kadar hasta, üzgün, mutsuz görmek istemiyorum. Bana iyi görünmeni değil, gerçekten iyi olmanı istiyorum. Tüm kalbimle senin için de her zaman dua ettim bu süreçte.

Yazdıkların çok doğru. Kötü bir başlangıç oldu ama bundan sonrası güzel olacak inşallah. Kötü haberler yerine güzel haberler vermek istiyorum ben de ve sevdiklerimi de üzmemek.. 🌼🌿
Güzel dileklerin için ve desteğin için çok teşekkür ederim 🤗
Duaların için de çok sevindim benim dualarım da seninle.🎈

Yangın konusunda çok üzüldüm canım büyük geçmiş olsun. Depremin yıkıcı etkileri halen devam ediyor. İnsanlar halen çok mağdur. Geçen gün Kahramanmaraş'ta çıkan hortumda koskoca konteyner havada uçuyordu tüylerim diken diken oldu izlerken. Allah'ım yardım etsin hepsine inşallah.

Kemal Sunal filmleri benim hala tekrar izlediğim filmlerdir. Geçen ay izlediğim en son abla gel Şaban filminde yine aynı keyif alarak izledim.

Bazen yazmak insana iyi gelir. Benim de yazacağım o kadar çok şey birikti ki en kısa zamanda yazmak istiyorum hepsini sizlerle paylaşmak istiyorum 🤗

Teşekkür ederim canım güzel dileklerin için. 🤗
Sen de en kısa sürede aramızda olursun umarım. Bu kez fazla ara vermeden hep bizimle olmanı dilerim. 🌸🌿

Bu arada kalimba müziği de çok müthiş çalmışsın ellerine sağlık canım. Umarım en kısa zamanda hayatın güzelliklerle dolar. Yaşadigin tüm sıkıntıları üzüntüleri bir an önce atlatıp eski neşeli haline dönersin 🤲

Çok teşekkürler ve amin.. 🎈

Nasıl oldu da bu yazıyı kaçırdım anlamadım. 🤦‍♂️ Geç olsun da güç olmasın. Ne de olsa okumadığım her yazı benim için yeni.
Geçmiş olsun tekrar. Olayın vehameti beni bile sinirlendirdi. Sizi düşünemiyorum. Sonrasında yapılması gereken işler de çok yorucu görünüyor. Kolay gelsin.
Kemal Sunal filmlerinin hepsini izledim sanıyordum. Meğer birçoğunu izlememişim. Ama bunun tek suçlusu ben değilim. 82 film de çokmuş. 😂
Keyifli bir yazıydı. Elinize sağlık. 🌼

Çok teşekkür ederim, zamanı hiç önemli değil vakit ayırıp okuman benim için kıymetli 🤗

Uzun süredir uzak kalmıştım buralardan, şimdi bu güzel yorumla başlamak iyi hissettirdi 🌼🌿

Congratulations @sudefteri! You have completed the following achievement on the Hive blockchain And have been rewarded with New badge(s)

You received more than 2000 HP as payout for your posts, comments and curation.
Your next payout target is 3000 HP.
The unit is Hive Power equivalent because post and comment rewards can be split into HP and HBD

You can view your badges on your board and compare yourself to others in the Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

Check out our last posts:

The Hive Gamification Proposal
Support the HiveBuzz project. Vote for our proposal!