Herkese selamlar. 🙋♀️
Nasılsınız, iyi misiniz? İyiyim ben de. Şu sıralar üzerimde bir atalet var. Hiçbir şey yapmak istemiyor canım. Bu satırları bile yazmamak için çok direndim ama discorddaki dönen muhabbete daha fazla kayıtsız kalamadım. Kambersiz düğün olur mu aa. 🙆♀️
Sevgili @damla sağ olsun bizim daha hareketli ve aktif olmamız için, tabiri caizse kabuğumuzdan çıkmamız için her gün yeni yazı fikirleriyle geliyor. 🌼
Yapay zekayı da ikna etmiş, gerçi o da onu Karadenizli yapmaya çalışıyor gibi geliyor bana. Gizli emelleri var sanki; o kara lahana çorbasını, mısır ekmeğini, hamsili pilavı yedirmek istiyor illaki. 🤭
Şakası bir yana konu başlıklarının hepsi birbirinden güzel, not ettim bir yere. İçlerinden birine bu postla başlıyorum. Umarım bu bir seriye dönüşür de çektiğim çirkin fotoğrafları çekinmeden paylaşabilirim. 🙊
Mart ayının ilkbahar olduğu söylense de yarısı kış, belki de çoğunluğu. Güneş birkaç gün yüzünü gösterince buna kanan ağaçlar hemen bir açılıp saçılıyor, rengarenk çiçeklerini bize sunuyor. Sonra soğuklar gelip de kar yağmaya başlayınca tir tir titriyorlar. Hatta kimi zaman kar, doluya dönüşüyor ve tüm çiçekler taze dallarından birer birer koparak etrafa dağılıyor.
Bu görüntüye aşinayım. Ankara gibi İç Anadolu'nun diğer şehirlerinde de bu durum mevcut. Fakat ağaçlar her geçen sene daha da güzelleşmekten geri durmuyor. 🌳🌸
Birkaç hafta önce mahalle arasındaki kaçış noktalarından biri olan parkta da durum yukarıda bahsettiğim gibiydi. Karlı ve soğuk bir gündü. Sıkı giyindiğim için şanslıydım. Yürüyüşlere tekrar başlamak psikolojik olarak iyi hissettirmişti. Bunları konuşmak bile iyi geldi şimdi. Öyle ki yazıya başlarkenki hâlimden eser yok şu anda. Mabel Matiz'in şarkısına eşlik edip tempo tutarken yakaladım kendimi. :D
Yazmak iyileştirir..
Siz yürüyüş yaparken ne yapıyorsunuz? Müzik veya onun gibi bir şey mi dinliyorsunuz yoksa düşüncelere mi dalıyorsunuz?
Ben genelde radyo tiyatrosu açıyorum. O maceralı olaylara öyle bir kaptırıyorum ki kendimi, saatler nasıl geçmiş anlamıyorum. Eski oyuncularımızın dinlendirici sesleri öyle güzel ki. Konusu da ilgi çekici olunca kitap okurkenki zevki alabiliyorum.
İlk dinlediğimin ismi Cinayetlerdeki Sırlar. Ahmet Mithat Efendi'nin Esrar-ı Cinayat isimli kitabından uyarlanmış. Bunu görünce sevindim çünkü beş yıl önce onu okumuş ve burada paylaşmıştım. "Türk Edebiyatı'nın ilk polisiye romanı" olduğu için herkesin ilgisini çekeceğine eminim.
Konusu kısaca şöyle; Rumeli Feneri tarafında yer alan, İstanbul Boğazı ile Karadeniz'in birbirinden ayrıldığı yerde bulunan, Kanlıkayalar da denilen Öreke Taşı'nda; bir kız ve iki erkeğin cesedi bulunur. Olay yerine gelen dedektif Osman Sabri ve hafiyesi Necmi bu cinayeti titizlikle araştırır. Buldukları deliller onları birkaç yere götürür ama bunların içinde bir konak vardır ki tüm ipler orada düğümlenmiştir. Kılık değiştiren hafiyenin yardımıyla çok yol kat edilir.
Size küçük bir dedikodu vereyim. 🙆♀️
Gazetede tefrika edilen bu hikâyeyi okuyan Beyoğlu Mutasarrıfı, kendisinden bahsedildiğini düşünerek hapse atılacağı korkusuyla yurt dışına kaçmış. :)
Sadece bu yüzden bile okunur kitap bence. Okunamıyorsa da radyo tiyatrosu emrinize amade. 💁♀️
İkinci olarak Dehşet Girdabı isminin ağırlığını taşıyamayan bir radyo tiyatrosu dinledim. Daha farklı olabilirmiş ismi. İnsan bunu görünce dehşetli ve kanlı bir şeyler olacağını sanıyor ama hiç de öyle bir havası yok.
Fransız yazar Dominique Arly tarafından yazılan bir kitaptan uyarlanmış. Bana biraz kısa geldi, daha uzun tutulabilirmişti. Sanki sırlar çabucak çözülmüş gibiydi, keyfine varamadan bitiyordu. (Tıkladığınızda ekranda beliren konuyu okumayın bence, spoiler içeriyor.)
Konusu kısaca şöyle; trafik kazası geçiren bir genç kız, gözlerini bir köşkte açar.
Başında doktoru, yardımcıları ve dostu olduğunu söyleyen bir erkek vardır ama onları tanıyamaz. Nerede olduğunu ve oraya nasıl geldiğini hatırlayamaz. Kendisinin on beş gündür komada olduğunu ve geçici hafıza kaybına uğradığını söylerler. Herkes ona bambaşka bir isimle hitap eder fakat o kendisinin o olmadığı konusunda ısrarcıdır. Acaba bu olayın sonu nereye varacak? Merak ettiyseniz dinleyebilirsiniz.
Son olarak içlerindeki en gizemli olanından bahsetmek istiyorum. İsmi Korkunç Sır.
Konusu kısaca şöyle; uzun süren Prous davası nihayet sona erecektir. Nesilden nesile bir miras gibi aktarılmıştır adeta. Son duruşma öncesi tanınmış bir opera sanatçısı ortaya çıkar ve davayı kazanmak için çok önemli bir belgenin Prous'un evindeki gizli bir kasada bulunduğunu söyler. Fakat bu yardımın çok gizemli bir nedeni vardır. Kadının niyeti farklıdır. O belgenin yanındaki bambaşka bir şeyi aramaktadır. Acaba emeline ulaşabilecek midir? Bu olayın sonunu merak ediyorsanız dinlemenizi tavsiye ederim. Beğendiğimi söyleyebilirim. ☕️
Bugün biraz acıktım. Hava da kapalı. İnsan yazarken sıcak bir şeyler içmek istiyor doğrusu. Okuduğum kitabın heyecanlı bir yerinde kaldım. Onu bitirmek istiyorum. Uykum da geldi. 🙇♀️
Tamam tamam olayın bağlamından kopmuyoruz. Yukarıdaki enerjik hâlime tekrar dönmem lazım. Listemden eğlenceli bir şeyler bulup açmalıyım. (Bulamadı.) (Buldu da sevmedi.)
Hiçbir şey bulamayınca Hint müziklerine baktım, bir zamanlar sürekli dinlediğim bir şarkıyı açtım. Uzun süredir Hint filmlerini izlemediğimi de fark ettim bu arada.
Bir arkadaşım sayesinde tanıştım çoğu filmle, onunla birlikte seyrettik, sohbet ettik ama şimdi görüşmüyoruz eskisi gibi. Hayat farklı yerlere savurdu ikimizi de.
Ranbir Kapoor ve Anushka Sharma ikilisinin filmlerinden birini izlerim belki o günlerin hatrına. Bu arada şarkı iyi geldi, eller havaya moduna geçtim yine. Ruh durumumdaki dalgalanmalarla geçen bu yazım biraz kısaymış gibi geldi ama olsun bazen de değerli olan budur.
Okuyan arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. 💐
Siz dinler misiniz radyo tiyatrosu? En sevdiğiniz oyun hangisiydi?
Ben yürüyüş yaparken müzik açıp hayallere dalıyorum. Bunlar uçuk hayaller oluyor tabii. Kafamın içinde kocaman bir kurgu dünyası var. Ama hoşuma gidiyor. Sırf bunun için yürüyüşe çıktığım çok oluyor. Bugün hayal kurmadın hadi bakalım dercesine.
Yazının sonunda seninle birlikte ben de bir şeyler dinleme arayışına girdim. Son kararımı Indila’dan Tourner Dans Le Vide olarak verdim. Haydi eller havaya tadında bir şarkı değil ama dinlemesi çok keyifli. Aşırı anlamlı bir şarkı değil belki ama temposu hoşuma gidiyor.
Hint filmleri ile ilgili bir şey diyemeyeceğim. Gördüğüm örneklerde oyunculuklar çok kötüydü çünkü. Belki bilmediğim iyi yapımlar vardır ama oturup bir şey de izleyemediğim için bu konuda daha fazla yorum yapmayacağım 😂.
çok güzelmiş, hayal kurmayı ben de çok seviyorum 🙆♀️
ben de daha önce izlemezdim, bahsettiğim arkadaşım güzel filmler tavsiye edince her izlediğim kaliteli ve iyi gelmişti bana, tabii çok çok kötüleri de yok değil, dansları ve müzikleri hoşuma gidiyor bir de 🙆♀️
sen deyince açtım, şu an bu satırları onu dinlerken yazıyorum 🎶
ilk defa dinledim, temposu hoşuma gitti çok teşekkür ederim önerdiğin için ve sayfama uğradığın için 🌸
Açıkçası seni yürürken görmeyi çok isterdim. Ben yürürken nedense müzik dinleyemiyorum. Düşüncelere dalıyorum. Hatta çok önemli bir şey aklıma geldiğinde onu hemen not ediyorum. Bu sadece yürüyüş yaparken olmuyor. Resimlere bakınca geçmişe gittim. Antalya'da çok fazla kar göremiyoruz. İlk resim bana eskiden oturduğumuz evin bahçesini anımsattı.
Topluluğumuza ayak uydurup bizlerle birlikte yürüyüş macerasına katıldığın için tebrik ederim. Umarım buna benzer yazılarını okumaya devam ederiz.
seni geçmiş güzel günlere götürmesine sevindim 🤗
ben de bazen düşüncelere dalıyorum, genelde kuş cıvıltılarının yoğun olduğu zamanlarda, doğanın sesini dinlerken bir şeylerin hayalini kurmak çok hoş oluyor.
senin aklına gelen fikirleri not alman da çok güzel, eski filozoflar bunu yaparmış, insanın aklına en yeni ve iyi fikirler yürüyüş esnasında gelir deniyor. 🙆♀️
uğradığın ve güzel yorumun için çok teşekkür ediyorum 🌼
Beklenen yazı gelmiş 🎉
Okumadan önce bir süre fotoğraflara baktım. Ne kadar iç açıcı fotoğraflar olmuş. Çok hoşuma gitti. Bu saatte beni de o taraflara götürdün. İyi ki yürümüşsün ve bunları paylaşmışsın. Senin dediğin gibi yazmak iyileştirir, yürümek de öyle. İkisi bir araya gelince bu harika yazı ortaya çıkmış.
Bazı insanlar yürürken mikrofona konuşur. Bir tür dijital not alma diyelim unutmamak için. Tiyatro dinlemek de eğlenceli olmalı. Ben bazen doğanın sessizliğini dinlemeyi severim. Ama onun dışında eğitici şeyler dinlemeyi severim genelde. Evde de o var bende. Yemek yaparken, iş yaparken falan genelde kitaplar ya da dersler dinlerim. Mesela yabancı üniversitelerin derslerini paylaşanlar oluyor bazen gidip bakarım orada neler konuşuyorlar diye. Okurken de öyle. Roman tarzı kitaplardan çok eğitim kitapları beni daha çok cezbediyor. Sanki hiç bitmeyen "bugün ne öğrendim" yarışı içine almışlar gibi hissediyorum. Sanırım babamdan bana kalan bir şey. Sürekli kendini geliştirir, okur, kurslara gider, hep yeni şeylerle gelirdi. Zaman geçtikçe ona daha fazla benzemeye başladığımı fark ediyorum.
Yürüyüş yaptığına çok sevindim. Devamı gelir umarım bu gezmelerin. Kendine çok iyi bak. Teşekkür ederim katıldığın için 🤗
beğenmene çok sevindim, senin sayende paylaştım biraz da teşekkür ediyorum tekrardan 🌼
ve yorumuna da ayrıca mutlu oldum, sen de kendine iyi bak 🤗 🙏
evet doğanın sesini dinlemek de çok hoş, kuşların sesi de insanı mutlu ediyor ayrıca 🤗
eğitici şeyleri dinlemek de çok iyi, zamanı daha verimli kullanmış oluyorsun böylece 🧿
eğitici olmayan kitaplardan dinlediğim oluyor benim de bazen
bu özelliğin hayran olunası, demek ki babandan geçmiş çok değerli.. 🌸✨️
@damla ya böyle güzel bir yazıyı paylaşmanı teşvik ettiği için çok teşekkür ederim. Senin yürüyüşünü dinlemek çok keyifliydi. Özellikle karlar altın da bir Ankara manzarası süper. 🤗
beğenmene sevindim, güzel bir teşvik oldu benim için de 🙏
karlar altındaki Ankara manzarasını özlemişsindir sen de hem, nostalji olmuştur 🤗
uğramana sevindim arkadaşım 🌸
@tipu curate 10
Upvoted 👌 (Mana: 0/57) Liquid rewards.
thanks tipu 🌳
teşekkürler @trliste & @damla 🌼