23 Nisan Neşe Doluyor İnsan Derken Bir Bakmışsın Evlenmişsiniz..
Nasıl mı? buyurun o zaman anlatayım;
Efendim ben şu an 28 yaşında evli,2 dersten kaynaklı mezun olamamış, dijital pazarlama ve yazılım uzmanı olarak İstanbul’da hatırı yüksek bir şirkette az iş çok laf yaparak çalışmaktayım :)
Sağ olsun güzel bir müdürüm var. Güzel derken yanlış anlaşılmasın kendileri yeterince sakallı, abim yaşlarında genç bir delikanlı Neyse konumuz bu değil tabi, olay bundan 15 sene evvel bizim okulun 23 Nisan etkinliklerini şehrimizi temsil etmek için İzmir’de kutlayacağı kararını alınca başladı.
Bende 15 sene önce cılız mı cılız, tek kaşlı gözlüklü ergenliğini sıkıntılı geçiren bir çocuktum. Yani kısacası “Fukara sümüğü gibi” tabir edilen bir tip anlayacağınız.. :)
Nasıl Olduğumu Merak Edenler Linke Tıklayabilir :) Midem bulanmaz diyen arkadaşlar için buyursunlar :)
Bir gün beden eğitimi hocasının sabah “Andımız” okunmadan önce eline mikrofonu alıp “Bu 23 Nisan etkinlikleri İzmir’de kutlayacağız. Kutlamalarda çalışmak isteyen arkadaşlarınız teneffüste odama gelip adını yazdırsın” demesiyle ben ergenliğimin son bulacağını anlamıştım. Sanki yurt dışına çıkıyormuşum hissindeydim, gün sayıyordum resmen. Her gece bir an evvel gitmem gerek diye düşünüp şu mısraları döktürüyordum;
" Gitmem gerek bu şehirden
Bir rüya oldun sevdamın gergefinde
Neden çocuklar beni gösteriyor
Yağmur yağsa güneşin yerine
Ha gayret güzelim gayret
Biter elbet bu yağmur sabret
Dırım dırım dırımm…:) "
Yazıdan sonra dinlemenizi öneririm insanın içini okşuyor :)
Neyse abiler, ablalar uzatmayayım konuya geleyim.
İzmir’e gideceğimiz gün sabah erken uyanmıştım. Bir heyecanla anneme banyonun sobasını yaktırıp banyo yaptım. Saçları mı ergenliğin modası olan jöleyle önlerini yana yatır, arkalarını dik tarzında taramıştım.
Nasıl bir heyecan ilk önce okula ben varmışım heyecandan o gün ee kolay mı 13 yaşında İzmir’in kızlarını görecektim.
Ben Denizli’de yaşadım. O zaman nüfus 250 bin miydi neydi, bizim sınıftaki kızlar bizle maç yapardı. Bizden önce sakalları çıkan kız arkadaşlarım vardı hatta birine buradan sevgilerimi iletmek ve Gillette mach3 turbo başlıklı traş bıçağımı hediye etmek isterim.:)
Saat 8:00’da erkenden yola çıkmıştık. Annemin yolda acıkırsan yersin diye sürdüğü çikolatalı ekmeğim, vişne suyum, yetecek kadar temiz kıyafetim olan valizimle en ön koltuğa oturmuştum. Yaklaşık 15 gün boyunca İzmir’de kalacaktık. Orada hazırlanacaktık, bizim için tatil niteliğinde bir işti aslında. Birde çocuksu duygularla gösteriye çıkacak olmak farklı bir havada hissettiriyordu beni.. :)
İzmir’e vardığımızda ilk önce Yeşilyurt mevkiinde belediyenin ayarladığı otele yerleştirildik. Sonra beden eğitimi hocamız bizi direkt çalışmaların olacağı stadyuma götürmüştü.
Stadyuma girdiğimde kendimi cennette gibi hissetmiştim her yerde İzmirli ergen kızlar minicik etekler, içimize giydiğimiz likralı boxerlar gibi kısacık şortlar..
Bizim sınıfın erkekleri genelde pısırıktı süt tayfası yani. Çalışkan grubu diye tüm süzüklerin toplandığı bir sınıf :)
Sınıfın ağzı en iş yapanı bendim diyebilirim oda dayım manavcılık yapardı pazarlara birlikte giderdik bazen orda satıştan kaptığım iki üç teknik ile işi götürmeye çalışırdım. Genelde şişman kızlar üzerine etkili olan formüllerim vardı. :)
Okulun en serseri sınıfı olan grup en yakışıklıların toplandığı sınıf diyebilirim arkadaşlar. Adamlar Cristiano Ronaldo resmen..
Her gün okula çalıntı motorlarla gelirdi bu tipler. Bu arada anne babam devlet memuruydu bizde getto denilebilecek bir mahallede yaşıyorduk. Tipleri tahmin edebilmişsinizdir.
Apaçilik akımını yaratan nesil olarak adlandırdığımız bu tipleri görünce onlardan önce davranıp güzel olan bir kıza yazılmalıydım diye düşünüyordum sürekli. Çünkü o dönem apaçilik modeli ülkemize yeni yeni giriş yapmış gençler arasında yüksek talebi vardı.
Neyse konuşma yapıldı öğrenciler sıraya geçmişlerdi. İşte koordinatların belirlendiği bölüm diye adlandırılan bir bölüm vardı. Orada beklerken uzaktan minnicicik saçlarından yüzü görünmeyen dolgun kıvırcık saçlı bir kız görmüştüm.
Kızın gözleri mavimi mavi.. Valla okyanus mavisi desem yeri (Maşallah demeyi unutmayın!) :)
Sarışın çıtı pıtı bi kız, neyse kendimi kobra gibi hissetmeye başlamıştım avımı görüp usulca yanına sokulup merhaba der gibi gözlerine bakarak içimden bir ses;
“ – Olum bu kız rus galiba laa” diye fısıldamaya başlamıştı.
13 yaşına kadar kız gördüm sanıp aslında erkek arkadaşlarımla konuşuyormuşum gibi hissetmiştim bu kızı görünce o derece yani..
Muhabbet açmak için İngilizce dersinden öğrendiğim iki üç cümle ve kelimeyle işi çözerim diye bir cesaret geldi.
"- Hello, ar yu rus-si-an" dedim. Kız bana tip tip bakmaya başlamıştı. Dedim dur olmadı bende ikinci bildiğim cümle olan;
"- This is a pencil" diyip kızın anlamsız bakışlarını çözmeye çalışıyordum. Bunun ardından kız eliyle delimisin sen işareti yapmıştı bende o an;
“- haa kız sağır galiba bence duymuyor konuşamıyor” diye düşündüm.
Bu sefer reklamlarda gördüğüm işitme engellilerin oynadığı reklam filminden öğrendiğim sevgi işaretini elimle göstererek kıza acayip acayip hareketler yapmaya başlamıştım.
Sonra bu ufacık kızdan bir kükreme edasıyla;
“+ Manyak mısın sen bee manyak!” Diyerek hızlıca uzaklaştı.
Abiler, ablalar bu kız farklıydı ergendi evet “+ Manyak mısın sen manyak!” demesinden anlamışsınızdır ama çok güzeldi bide diğer İzmirli kızlar kadar açıkta giyinmemişti.
Çok hoşlandığımı söyleyebilirim ne yapıp edip bu kızla konuşmam gerek diye düşünüyordum sürekli. Neyse biz sürekli akşam otele gidip sabah erken saatlerde stada geliyorduk. Gösteride yapacağımız hareketlerin eğitimini alıyorduk.
Bir gün yan gruptan bir kız sıcaktan kaynaklı bayılmıştı. O gün hareketleri tam olarak yapacağımız yere gitmiştik.
Allah’ın işi yaptığım duaların kabul olmasıyla o kızla yan yana denk gelmiştik.
Bayılan kız bu kızın grubundandı. Neyse centilmenlik yapmak için koştura koştura yanımda bulunan suyu bayılan kızın yanındaki bizim kıza gidip uzattım.”- Sen iyi misin? Senin de başın dönüyor mu? İç şunu Allah’ını seveyim bişiy mişiy olcak bide sana” demiştim.
Kız yarı gülümseme yarı şaşkınlık içinde;
“+ Öküz müsün? Kıza vercen ben iyiyim git kızın üstüne dök demişti.” Bende elimdeki şişeyi komple kızın üstüne dökmüştüm. Kız bu sefer yerden zıplayarak saçlarıma dolanmış;
“+ Manyak mısın sen ya manyak!” Diyerek saldırıya geçmişti.”+ Dök derken eline yüzüne dedim manyak!!” diye bağırışların ardından hocaların müdahalesiyle önce bizi ayırıp sonra kızı ayılttılar :)
Ardından hocalarımız çok yorulduğumuzu anlamış olsalar gerek bize 45 dk mola tanımışlardı. Bizde direkt kendimizi bulduğumuz gölgelere atıp dinlenmeye başlamıştık. Kızla şans eseri moladayken yine denk gelmiştik.. Bende gönlünü almak için etrafta çiçek aramaya başlamıştım..
Tabi stadın ortasında çiçek arayacak kadar saf olan ben bu kıza yavşamayı düşünüyor siz olacakları düşünün arkadaşlar. Neyse lafı çok uzatmadan ben bu kıza topladığım çimleri güzelce peçeteye sarıp hediye etmeye çalışmıştım. Oda;
“+ Sen ne diyosun ben inek miyim? Öküz sen ye bunları! Manyak mısın ya manyak”! Diyerek çekip gitmişti.
O gün ant içmiştim.. Kızlara karşı bir daha romantik olmayacaktım!.
Üniversiteye gidene kadar pek güvenmedim kızlara romantik davranmadım.. :) Ağır bir ergenlik geçirdiğimi söylemiştim yazının başında :D
Neyse Ege üniversitesini kazanmıştım. Üniversiteye geldiğimde altın kural kızlara güvenme hayat güzel mantığıyla ilerliyordum.
Hazırlık sınıfını’da sırf bunun için okumuştum. Bu süreçte baya gezdim eğlendim. :D Asistler,En direk serbest vuruşlar oldu :) falan filan neyse..
Sonraki sene bölüme geçiş yaptık sınıfa girdik uzakta saçlarından yüzü hafif hafif görünmeye başlayan serpilmiş güzelleşmiş ergenliğini sıkıntılı atlatmış bir kız görmüştüm :)
Bu kız o kızdı o beni tanımadı çünkü bende kilo almış gözlükten kurtulmuş, kaşlarının ortasını artık alan, sakallı küpeli vücutlu kısacası kızların piç diye tabir ettiği bir tiptim.
Bir iki kere kızla yan yana oturmuştuk, ama hiç bi şekilde tanımamıştı.
Bende bu çim olayını hatırlayıp gidip okulun bahçesindeki cimleri toplayıp peçeteye sarıp doğru bu kızın yanına gitmiştim. Kıza bu çimleri uzatınca bi şok oldu sonra bana bakarak gülümseyip;
”+ İnek miyim ben ya! Öküz sen ya bunları manyak mısın manyak! :D “ diyerek gülmeye başladı. Hatırlamıştı beni ergenliğimiz üzerine derin bir sohbete girmiştik bile..
Sonrası.. Sonrası mı? Sonrası çok güzel :D Şimdi kendisi 6 yıllık sevgilim 1 yıldır da eşim oluyor J Her yıl dönümümüz de kendisine çim götürürüm o da bu replikle bana cevap verir :)
”+ İnek miyim ben ya! Öküz sen ya bunları manyak mısın manyak! :D “
Benim unutamadığım 23 Nisan hikayemde bu arkadaşlar. Umarım sıkılmamışsınızdır.
Uzun bir yazı oldu. Eğer beğendiyseniz desteklerinizi esirgemeyin :)
Düşüncelerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz arkadaşlar .
Ayrıca Tüm Türk Ulusunun” ÇOCUKLARININ” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarım. Bu ayrıcalığı biz Türk milletine sağladığı için Merhum Mustafa Kemal Atatürk’e sonsuz şükranlarımı sunarım.
Sayesinde eşimle tanışma fırsatı doğurdu.. :) Her millete nasip olmaz :)
Kaynak: Google Görselleri