Uzun Öykü - Titan'da İsyan - Bölüm 1

in #bilimkurgu6 years ago

Kendimi bakım merkezinin çatısından boşluğa bırakırken kalbim hızla çarpıyordu. İki yana açılmış kanatlarım sayesinde havada bir süre süzüldükten sonra kalp atışlarım düzene girdi, birkaç kez kanat çırpıp dengemi sağladım ve göller bölgesine doğru uçmaya başladım. Burada geçirdiğim yıllar içinde sırt, omuz ve kol kaslarım geliştiği için kolayca uçuyor ve istediğim manevrayı yapabiliyorum. Aşağıda uzanan göl hardal rengi gökyüzünün altında karasal bölgelerden bir ton daha açık görünüyor, gölün üzerinde yüzen binalar karanlığın içinde belli belirsiz seçiliyordu.
Gölü geride bıraktıktan sonra karşıma gökyüzüne karanlık birer sütun gibi uzanan binalar çıktı. Binaların çevresinden dolaşarak uçmaya devam ettim ve karşıdaki dağların arasından soluk ışıltılar saçarak akan nehri gördüm. Kanat çırpıp yükselerek dağlara doğru uçmaya devam ettim. Dağlara yaklaştığımda gözümün önündeki ekranda yasak bölgeye girdiğime dair bir ifade belirdi, ancak bu uyarıya kulak asmadım. Ne pahasına olursa olsun kırkıncı doğum günümü farklı bir yerde kutlamak istiyordum.

Dağların ardında yer şekilleri yerleşkemizin çevresinden oldukça farklıydı. Derin vadiler, kumla kaplı çöl bölgeleri, araziye rastgele yayılmış irili ufaklı tepeler… Rüzgârı kanatlarımın altına alarak gözüme kestirdiğim yüksek tepeye doğru süzüldüm ve donmuş kumların üzerine indim. Metal alaşımlı plastikten yapılma kanatlarımı uçuş giysimden ayırıp kenara koydum, sırtımdaki oksijen tüplerine yaslanarak bir süre soluklandım. Uçuş giysimin ana kumanda yazılımından gözümün önündeki manzarayı dünyadaki kırların rengine boyamasını istedim. Yazılım bu işi öyle mükemmel bir biçimde yaptı ki gördüğüm manzara karşısında neredeyse ağlayacaktım. O anda evimi ve ülkemi ne çok özlediğimi bir kez daha fark ettim.

Eve nasıl dönebileceğini düşünürken içimde tehlikede olduğuma dair bir his uyandı. Ayağa kalkıp kanatlarımı bıraktığım yerden aldım ve aceleyle uçuş giysime taktım. İleriye doğru sıçrayıp kanatlarımı çırparak yükseldim. Bu sırada başlığımın ekranında içinde ünlem işareti olan kırmızı bir üçgen belirdi. Yasak bölgeden dışarıya doğru tüm gücümle kanat çırpmaya başladım. Dönüp arkama baktığımda tehlikenin kaynağının tepelerden birinin zirvesinden püsküren buzlar olduğunu gördüm. İrili ufaklı buzlar makineli tüfekten fırlayan mermiler gibi gökyüzüne yükseliyorlardı. Buzlar balistik bir düşüş rotası izleyerek bulunduğum bölgeye doğru düşeceklerdi. Bir tanesinin bile uçuş giysime isabet etmesi hemen oracıkta ölmem için yeterliydi. Fırtınadan kaçan kuşlar gibi güçlü kanat çırpışları ve kısa süzülüşlerle ilerledim. Kesilen soluğuma, yerinden çıkacakmış gibi atan kalbime aldırmadan, bütün gücümle uçmaya devam ettim. Titan’da yerçekiminin dünyadan yedi kat az olması buzların serbest düşüşe geçmeden önce yükseklere çıkmasına yol açmıştı. Giysime takılı kanatlarla uçmama da olanak sağlayan bu düşük yerçekimi sayesinde yasak bölgeden zamanında çıkabildim. Metan gölünün soluk pırıltısı şimdi altımda yeniden belirmişti, araştırma merkezine doğru süzülürken soluğum yeniden düzene girdi. Metan damlalarından oluşan hafif bir yağmur altında araştırma merkezinin terasına indim. Birkaç saniye soluklandıktan sonra kanatlarımı çıkardım ve terasın kapısından geçerek ara bölgeye girdim. İkinci bir kapıdan geçip uçuş giysilerimi çıkardım. Terden sırılsıklam olmuş bir halde asansöre binip odama gittim.

Odamda sıcak suyla duş alırken davranışımın ne kadar anlamsız olduğunu düşündüm. Yasak bölgeye girerek gereksiz bir risk almıştım; insan olmak işte böyle bir şeydi, bazen mantıksız kararlar alabiliyorduk. Kişiliğim böylesi bir yerde yaşamaya hiç uygun olmadığı halde, şirketin yapacağı psikolojik testlere altı ay boyunca hazırlanmıştım. Ve imkânsız olarak görünen bir işi başararak kişiliğim konusunda şirketi yanıltmayı başarmıştım. Titan’da geçirdiğim yıllar boyunca olmadığım biri gibi davranmaya devam etmiştim. Kendimi çalışma arkadaşlarımla kıyaslayınca durumunun ne kadar aykırı olduğunu daha iyi anlıyordum. Burada görev yapan personel en az bu gök cismi kadar sakin ve soğuk insanlardan oluşuyordu.

Duştan çıkıp termostatik kıyafetlerimi giydim, odamın infrared özellikli penceresinden dışarıya baktım. Satürn’ün halkalarla çevrili soluk silueti devasa haşmetiyle karşımda duruyordu. Epey yükselmiş olan Güneş’in görüntüsü dünyadakine kıyasla öyle küçüktü ki bilmeyen bir gözlemci Güneş’i Satürn’ün uydusu sanırdı.

Dünyada gidecek bir sonraki mekiğe binerek eve dönmem şarttı. Düzenli olarak kullandığım anti-depresanlarla bile bu soğuk ve karanlık uyduya dayanamıyordum.

Görsel Kaynağı: https://bradscribe.wordpress.com/2014/06/20/kraken-mare/

Sort:  

Congratulations @bilimkurgu!
Your post was mentioned in the Steem Hit Parade in the following category:

  • Upvotes - Ranked 7 with 1834 upvotes